ÖZET : Tehdit ve sövme suçunda; uyuşmazlık; sanık hakkında 765 sayılı TCK’nun 272. maddesinin uygulanmasının mümkün olup olmadığı ve lehe hükümlerin uygulanmamasına ilişkin gerekçelerin yasal ve yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmakta ise de, suç tarihi gözetildiğinde somut olayda dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekir. Dosya içeriği itibariyle de daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren de 7 yıl 6 aylık sürenin inceleme tarihinden önce dolduğu anlaşılmaktadır.
DAVA : Sanık M. Y. hakkında tehdit ve sövme suçlarından açılan davada, sanığın eylemlerinin bütün halinde görevli memura hakaret suçunu oluşturduğu kabul edilerek 765 sayılı TCK’nun 266/1 ve 269. maddeleri uyarınca iki kez 4 ay hapis ve 880 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, lehe hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına ilişkin, İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 08.12.2005 gün ve 1074–1017 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 15.01.2008 gün ve 7268–168 sayı ile;
" ... Yakınan sanık M.Y.`a CYY`nın 238/2. maddesinde öngörülen katılma hakkının hatırlatılmaması ve bu konuda bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi...",
İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyarak şikayetçi sanık M. hakkında katılma kararı veren yerel mahkemece 05.06.2008 gün ve 109–219 sayı ile, sanığın 765 sayılı TCK’nun 266/1 ve 269. maddeleri uyarınca iki kez 4 ay hapis ve 880 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına, lehe hükümlerin uygulanmasına yer olmadığına hükmolunmuştur.
Katılan sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 15.02.2011 gün ve 25043–1675 sayı ile;
"... 2- Sanık M.Y.`ın eylemlerine yönelik temyize gelince;
`a ) Sanığın oğlunun öğretmen tarafından darp edildiği yolunda aşamalardaki kararlı beyanları ve bu beyanları doğrular nitelikteki mağdura ait 28.09.2004 tarihli yaralama bulgularını içeren adli rapor karşısında, olayda görevli katılan sanık öğretmenin, keyfi ve haksız davranışlarının bulunduğunun kabulü yerine, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle 765 sayılı TCY`nın 272. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
b ) Kayden sabıkasız olan sanığın, yargılamanın bir kısım oturumlarına katılmasına rağmen tutanaklara olumsuz bir halinin yansımadığının anlaşılması karşısında, 765 sayılı TCY`nın 59, 647 sayılı Yasanın 4,6 ve CYY`nın 231/5. maddelerinin uygulanmamasına karar verilirken, objektif dosya içeriği ile uyumlu, fiile ve faile uygun, adil ve makul bir gerekçe gösterilmesi yerine, yasal ibarelerin tekrarı ile yetinilip, olumsuz kanaatin dayanaklarının neler olduğu gerekçelendiril- meden, soyut olarak yazılı biçimde hüküm kurulması...",
İsabetsizliklerinden diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 16.06.2011 gün ve 203–351 sayı ile direnmiştir.
Bu hükmün de katılan sanık müdafii ve katılan mağdur vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının "dava zamanaşımının gerçekleştiğinden bahisle düşme” istekli 29.10.2012 gün ve 362101 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Katılan Y. vekilinin 23.06.2011 günlü temyiz istemi, S. N. E. hakkında İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesince 05.06.2008 gün ve 109-219 sayı ile verilen ve Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 15.02.2011 gün ve 25043-1675 sayılı temyiz isteğinin reddi kararı ile de kesinleşen beraat kararına yönelik olup, S.N.E. hakkında yeniden verilmiş bir karar bulunmadığından inceleme, sanık M.Y. müdafiinin temyiz istemine hasren, sanık Mehmet hakkında kurulan hükme yönelik olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında 765 sayılı TCK’nun 272. maddesinin uygulanmasının mümkün olup olmadığı ve lehe hükümlerin uygulanmamasına ilişkin gerekçelerin yasal ve yeterli olup olmadığı noktalarında toplanmakta ise de, suç tarihinin 28.09.2004 olduğu somut olayda dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
765 sayılı TCK`nun 102. maddesinde, kanunlarda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin dördüncü fıkrasında da beş seneden fazla olmamak üzere hapis ya da para cezalarını gerektiren suçlarda bu sürenin beş sene olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun 104/2. maddesi uyarınca dava zamanaşımını kesen bir nedenin bulunması halinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve kesilme halinde, ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 gün ve 978-250 ile 23.01.2007 gün ve 254-5 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup, davayı düşüren hallerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi durumunda, yerel mahkeme ya da Yargıtay, re’sen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Suç tarihinin 28.09.2004 olduğu somut olayda, sanığın işlediği iddia olunan ve 765 sayılı TCK’nun 266. maddesinin birinci fıkrasının birinci bendinde düzenlenen görevli memura hakaret suçuna, 2 aydan 8 aya kadar hapis ve ağır para cezasının öngörüldüğü, buna göre söz konusu suçun, anılan Kanunun 102/4. maddesi uyarınca 5 yıllık asli, 104/2. maddesine göre de 7 yıl 6 aylık kesintili dava zamanaşımına tabi olduğu, dosya içeriği itibariyle de daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren de 7 yıl 6 aylık sürenin inceleme tarihinden önce 28.03.2012 dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK`nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK`nun 102/4, 104/2. ve 5271 sayılı CMK`nun 223. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.06.2011 gün ve 203-351 sayılı direnme hükmünün dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK`nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 765 sayılı TCK`nun 102/4, 104/2 ve 5271 sayılı CMK`nun 223. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.02.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat