Loading...
29.07.2022

Yasa Yolu Bildirimi

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 
E: 2011/13-385
K: 2012/83
T: 6.3.2012

ÖZET : Gerekçeli kararın tebliğine dair tebliğ mazbatasına, "sanıkla aynı çatı altında oturan annesi N. Ç.nin başparmağı bastırılarak tebliğ edildi" şeklinde şerh düşülmesine karşın komşularından bir kişi huzurunda tebliğ yapıldığına dair tebliğ evrakında bir bilgi yer almadığı gibi mahalle muhtarı veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri ya da bir zabıta memuru huzurunda da tebliğin yapılmadığı anlaşıldığından, bu tebliğ 7201 Sayılı Tebligat Yasası`nın 24. maddesinde belirtilen usule aykırı olarak yapılmıştır.

Bu durumda tebliğin usulsüz olarak yapılmış olması nedeniyle, temyiz süresi öğrenmeden itibaren başlayacağından. Özel Dairece temyiz süresinin başlangıcının gösterilmemesi gerekçesiyle temyizin süresinde olduğunun kabulü, sonucu itibariyle isabetli bir uygulamadır. Ulaşılan sonuca göre, yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminin yasal ve yeterli olup olmadığına dair uyuşmazlığın değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

DAVA : Hırsızlık suçundan sanık C. Ç.`nin 5237 Sayılı T.C.K.nın 141/1, 62 ve 50/1-a maddeleri uyarınca 6.000 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına dair Yahyalı Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.6.2007 gün ve 23-106 Sayılı hüküm, 17.7.2007 tarihinde aynı çatı altında oturan sanığın annesine tebliğ edilerek 26.7.2007 tarihinde kesinleştirilmiş, sanığın yoklukta verilen hükmün kendisine usulsüz olarak tebliğ edildiği gerekçesiyle ve nedenlerini de göstermek suretiyle yaptığı temyiz istemi yerel mahkemece 17.8.2007 tarihli ek kararla reddedilmiştir. Temyiz isteminin reddine dair bu kararın da sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 13. Ceza Dairesince 14.9.2011 gün ve 2152-852 sayı ile;

"... Sanığın yokluğunda verilen kısa kararla yazılan gerekçeli kararda. 7 günlük temyiz süresinin, kararın tebliğinden itibaren başlayacağı hususunun belirtilmemesi suretiyle, sürenin başlangıcı konusunda sanığın bilgilendirilmemiş olduğunun anlaşılması karşısında; 17.8.2007 tarihli temyiz isteminin reddine dair karar kaldırılarak yapılan incelemede;

Suç tarihinde sabıkasız olan sanık hakkında belirlenen cezanın iki yıldan az olması karşısında; hükümden sonra 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 Sayılı Kanunun 562 nci maddesiyle değişik 5271 Sayılı C.M.K.nun 231 inci maddesi uyarınca ve bu maddenin 6 ncı fıkrasına 25.7.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 Sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle eklenen cümle de gözetilerek, hükmolunan cezanın tür ve süresine göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılamayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması...",

Gerekçesiyle diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise 20.10.2011 gün ve 271530 sayı ile;

"... Mahalli mahkemece kısa ve gerekçeli kararda C.M.K.nun 34/2, 40/2 ve 232/6 ncı maddelerine uygun biçimde temyiz süresi ve temyiz yolunun belirtilmiş olduğu açıkça anlaşılmasına rağmen Yüksek Dairenin, onama istemli kararımızı kaldırarak esastan inceleme yapmaması" gerektiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak. Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve sanığın temyiz isteminin reddine dair yerel mahkeme kararının ONANMASINA karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle. Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

KARAR : Özel Daireyle Yargıtay C. Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminin yasal ve yeterli olup olmadığının tespitine dair ise de, öncelikle kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin belirlenmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Sanığın yokluğunda verilen 20.6.2007 tarihli hükümde, yasa yolu bildiriminin "sanığın ve müdahilin yokluğunda ... 7 gün içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere" şeklinde belirtildiği. İddianame ve duruşma gününün dosyada bulunan adreste bizzat sanığa 9.3.2007 tarihinde tebliğ edildiği, 22.5.2007 tarihli oturumda da sanığın ikamet olarak aynı adresi bildirdiği.

Gerekçeli kararın, "aynı çatı altında oturan" şerhiyle, sanığın annesi N. Ç.nin baş parmağı bastırılmak suretiyle 17.7.2007 günü tebliğ edildiği, tebliğ mazbatasında başka bir kişinin imzasının bulunmadığı ve hükmün 26.7.2007 tarihinde kesinleştirildiği.

Sanığın ise, İstanbul`da ikamet edip çalıştığını, tebligatın 60 yaşlarında ve okuma yazma bilmeyen annesine yapıldığını, 15.8.2007 tarihinde karardan haberdar olduğunu belirterek. 17.8.2007 günü hükmü temyiz ettiği ve dosyaya da, tebliğin yapılmış olduğu adresten İstanbul İli Bağcılar ilçesi Demirkapı Mahallesi ... Sokak no: ... adresine taşındığına dair 7.12.2004 tarihli nakil ilmühaberi, İstanbul - Bağcılar`da belirtilen adreste ikamet ettiğine dair 15.8.2007 tarihli ikametgah ilmühaberiyle Miram Tekstil isimli işyerinden verilmiş "bir yıldır sanığın İstanbul- Güngören`deki işyerlerinde çalıştığına" dair 15.8.2007 tarihli belgeyi ibraz ettiği,

Yerel mahkemece, 17.8.2007 tarihli karar ile "...gerek soruşturma aşamasında gerekse kovuşturma aşamasında sanığın ikametgahının İsmet Mah. ... Sok. No. ... Yahyalı şeklinde belirtildiği, bu aşamalarda sanığın söz konusu adrese hiçbir şekilde itiraz etmediği, kararın kesinleşmesinden sonra ise böyle bir itirazda bulunmasının iyi niyet ilkesiyle bağdaşmadığı, sanığın aynı konutta oturan annesine yapılan tebligatın geçerli olduğu" gerekçesiyle temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verildiği ve bu kararın da sanık tarafından 21.8.2007 günü temyiz edildiği.

Anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık konusunun çözümü açısından öncelikle kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

7201 Sayılı Tebligat Yasasının konuya dair "İmza edemiyecek durumda olmak" başlıklı 24 üncü maddesi; "Kendisine tebliğ yapılacak kimse imza edecek kadar yazı bilmez veya imza edemeyecek durumda bulunursa, komşularından bir kişi huzurunda sol elinin başparmağı bastırılmak suretiyle tebliğ yapılır. ( ...) Yukarıdaki fıkralarda yazılı hallerde keyfiyet, tebliğ mazbatasında tasrih edilir ve hazır bulunan şahsa da imza ettirilir.

Okur yazar bir komşu bulunmaz veya bulunan komşu imzadan imtina ederse, tebliğ memuru o mahalle veya köyün muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birini veyahut bir zabıta memurunu, tebliğ sırasında hazır bulunmak üzere davet eder ve tebligat bunların huzurunda yapılır şeklinde düzenlenmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:

Gerekçeli kararın tebliğine dair tebliğ mazbatasına, "sanıkla aynı çatı altında oturan annesi N. Ç.nin başparmağı bastırılarak tebliğ edildi" şeklinde şerh düşülmesine karşın komşularından bir kişi huzurunda tebliğ yapıldığına dair tebliğ evrakında bir bilgi yer almadığı gibi mahalle muhtarı veya ihtiyar heyeti üyelerinden biri ya da bir zabıta memuru huzurunda da tebliğin yapılmadığı anlaşıldığından, bu tebliğ 7201 Sayılı Tebligat Yasası`nın 24. maddesinde belirtilen usule aykırı olarak yapılmıştır.

Bu durumda tebliğin usulsüz olarak yapılmış olması nedeniyle, temyiz süresi öğrenmeden itibaren başlayacağından. Özel Dairece temyiz süresinin başlangıcının gösterilmemesi gerekçesiyle temyizin süresinde olduğunun kabulü, sonucu itibariyle isabetli bir uygulamadır.

Ulaşılan sonuca göre, yerel mahkeme kararındaki yasa yolu bildiriminin yasal ve yeterli olup olmadığına dair uyuşmazlığın değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla, haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle:

1-) Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle reddine,

2-) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 06.03.2012 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.