Loading...
03.08.2022

Velayet İstemi

T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
E: 2012/12-403 
K: 2011/509 
K.T.: 13.07.2011

Taraflar arasındaki "boşanma, velayet, nafaka ve tazminat" davasından dolayı

yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2.Aile Mahkemesince boşanma yönünden

davanın kabulüne, diğer talepler yönünden kısmen kabulüne dair verilen 08.07.2008

gün ve 2005/922 E., 2008/513 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili

tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 14.01.2010 gün ve

2008/18052 E., 2010/572 K. sayılı ilamı ile;

("……1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve

özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın

aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğü devam eder.

(TMK.md.185/son) Bir eşin sadakatsiz tutum ve davranışlarda bulunması diğerine de bu hakkı vermez. (H.G.K.26.11.2008 gün 2008/2-698 esas 2008/711 karar) Toplanan

delillerden sadakatsiz tutum içinde bulunan kocaya karşı boşanma davası açan

kadının da, dava sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunduğu, bu suretle sadakat

yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında

davacı kadın da davalı eşi kadar evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında

kusurludur. Davacı kadının da eşit derecede kusurlu bulunduğu dikkate alınarak

maddi ve manevi tazminat taleplerinin (TMK.md. 174/1-2) reddine karar verilmesi

gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…

…")

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama

sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği

anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, velayet,

nafaka, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.

Davacı kadın vekili, müvekkili ile davalının evli olduklarını, iki tane çocukları

olduğunu, davalının müvekkiline şiddet uyguladığını ve başka kadınlarla ilişkide

bulunduğunu ileri sürerek, müşterek çocukların her biri için aylık 3.000.00 YTL`den

6.000.00 YTL iştirak, kendisi için aylık 3.000.00 YTL yoksulluk nafakasının,

150.000.00 YTL maddi ile 150.000.00 YTL manevi tazminatın dava tarihinden

itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve

dava etmiştir.

Davalı koca vekili, müvekkilinin, eşine karşı sadakatsiz davranışı olmadığını, davacı

kadının sadakatsiz davrandığını, davalı kocaya ve ailesine karşı hakarette

bulunduğunu, aşırı harcama yapıp, alkol aldığını belirterek davanın reddine karar

verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davalı kocanın eşini bir başka kadınla aldattığı ve eşine karşı şiddet

uyguladığı gerekçesi ile evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ağır kusurlu

olduğu, davacı kadının ise, eşine karşı hakaret edip müsrif olduğundan daha hafif

kusurlu olduğu kabul edilerek, tarafların boşanmalarına, maddi ve manevi tazminat

talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairece; karar yukarıda açıklanan nedenlerle kusur ve tazminat noktasından

bozulmuştur.

Yerel mahkeme, ilk kararda direnmiş; kararı davalı koca vekili temyiz etmiştir.

Boşanma, velayet ve nafakalar yönünden verilen karar bozma nedeni

yapılmadığından kesinleşmekle uyuşmazlık konusu değildir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadının

boşanma davası sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunması ve bu durumun dava

açıldığı aşamada değil yargılamanın sürdüğü aşamada gerçekleşmesi karşısında

evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kocayla aynı oranda kusurlu kabul edilip

edilmeyeceği; varılacak sonuca göre de, davacı lehine maddi ve manevi tazminat

takdir edilmesi gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

Hemen belirtmelidir ki, kural olarak, her dava açıldığı tarihteki hukuki ve maddi

vakıalara göre incelenir ve sonuçlandırılır. Bu itibarla dava tarihinden sonra beliren

maddi bir vakıanın değerlendirilmesi ve hükme esas alınması olanaklı değildir.

Nitekim, Hukuk Genel Kurulu`nun 19.04.1995 gün ve 1995/2-128-399 sayılı

kararında da bu ilke benimsenmiştir.

Ne var ki, dava tarihinden önce başlayıp, dava aşamasında gelişen durumların bu

kural içinde değerlendirilemeyeceği de unutulmamalıdır.

Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)`nun, 185/3.maddesi ile eşlere

bir birlerine karşı sadık davranma yükümlülüğü getirilmiştir.

Boşanma davasının açılması, bu yükümü kaldırmayacağı gibi taraflar evli oldukları

sürece bu yükümlülüğü yerine getirmek zorundadır. Boşanma davası açılmakla ayrı

yaşama hakkının elde edilmiş olması da sadakat yükümünü kaldıracak bir unsur

değildir.

Bu hususların her olayın kendi özelliğine ve dosyadaki delil durumuna göre

değerlendirileceği de açıktır.

Bu açıklamalar ışığında eldeki davaya konu somut olayın özelliğine göre yapılan

değerlendirmede;

Davacı kadının da evlilik birliği içerisinde sadakatsiz davrandığı, yargılamada davalı

koca tarafından ileri sürülmüş ve davalı bu iddiasını kanıtlamak için tanık dinletmiş,

dinlenen davalı tanıkları, davacı kadını çeşitli zamanlarda bir başka erkek ile sarmaş

dolaş, samimi vaziyette gördüklerini beyan etmişlerdir.

Bununla birlikte, davacının kullandığı cep telefonu ile davalının yanında çalışan ve

davacının ilişkide olduğu söylenilen İlker A…adlı kişi ile bir ay içerisinde -bir kısmı gece olmak üzere- çok sayıda görüşme

yaptığı, ayrıca bu şahıs tarafından henüz boşanma davası açılmadan önce, davacı

kadın adına ek kredi kartı çıkartıldığı da dosya kapsamı ile sabittir.

Tüm bu deliller ile birlikte yargılama sırasında, davacı kadının adı geçen bu erkek ile

çekilmiş çok sayıda samimi evli bir kadının bir başka erkekle olmaması gereken

yakınlıkta- fotoğrafları davalı vekili tarafından dosya içerisine sunulmuş ve delil

olarak dosyaya alınmıştır.

Boşanma kararı kesinleşmeden, evlilik halen devam ederken davacı kadının başka

bir erkek ile ilişkisinin bulunmasının, evlilik birliğini temelinden etkileyeceği;

boşanma kararında eşlerin kusurunun tespitinde ve buna bağlı olarak da

boşanmanın sonuçlarının düzenlenmesinde (maddi ve manevi tazminat v.b.) önem

arz edeceği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca, Özel Daire tarafından dosyadaki delil durumuna göre tarafların

eşit kusurlu kabul edilerek, davacı kadın yararına tazminata hükmedilmemesi

gerektiğine işaret eden bozma kararı, yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel

Kurulunun çoğunluğunca da benimsenmiştir.

Şu hale göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına

uyularak tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile davacı kadının maddi ve

manevi tazminat talebinin tamamen reddine karar verilmesi gerekirken, önceki

kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararının bozulması gerekir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda

ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun

429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri

verilmesine, 13.07.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.