T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
E: 2012/12-403
K: 2011/509
K.T.: 13.07.2011
Taraflar arasındaki "boşanma, velayet, nafaka ve tazminat" davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; İstanbul 2.Aile Mahkemesince boşanma yönünden
davanın kabulüne, diğer talepler yönünden kısmen kabulüne dair verilen 08.07.2008
gün ve 2005/922 E., 2008/513 K. sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 14.01.2010 gün ve
2008/18052 E., 2010/572 K. sayılı ilamı ile;
("……1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve
özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın
aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Evlilik birliği süresince eşlerin birbirlerine sadakat yükümlülüğü devam eder.
(TMK.md.185/son) Bir eşin sadakatsiz tutum ve davranışlarda bulunması diğerine de bu hakkı vermez. (H.G.K.26.11.2008 gün 2008/2-698 esas 2008/711 karar) Toplanan
delillerden sadakatsiz tutum içinde bulunan kocaya karşı boşanma davası açan
kadının da, dava sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunduğu, bu suretle sadakat
yükümlülüğüne aykırı davrandığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında
davacı kadın da davalı eşi kadar evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında
kusurludur. Davacı kadının da eşit derecede kusurlu bulunduğu dikkate alınarak
maddi ve manevi tazminat taleplerinin (TMK.md. 174/1-2) reddine karar verilmesi
gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…
…")
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama
sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma, velayet,
nafaka, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı kadın vekili, müvekkili ile davalının evli olduklarını, iki tane çocukları
olduğunu, davalının müvekkiline şiddet uyguladığını ve başka kadınlarla ilişkide
bulunduğunu ileri sürerek, müşterek çocukların her biri için aylık 3.000.00 YTL`den
6.000.00 YTL iştirak, kendisi için aylık 3.000.00 YTL yoksulluk nafakasının,
150.000.00 YTL maddi ile 150.000.00 YTL manevi tazminatın dava tarihinden
itibaren işleyecek yasal faizi birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve
dava etmiştir.
Davalı koca vekili, müvekkilinin, eşine karşı sadakatsiz davranışı olmadığını, davacı
kadının sadakatsiz davrandığını, davalı kocaya ve ailesine karşı hakarette
bulunduğunu, aşırı harcama yapıp, alkol aldığını belirterek davanın reddine karar
verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davalı kocanın eşini bir başka kadınla aldattığı ve eşine karşı şiddet
uyguladığı gerekçesi ile evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ağır kusurlu
olduğu, davacı kadının ise, eşine karşı hakaret edip müsrif olduğundan daha hafif
kusurlu olduğu kabul edilerek, tarafların boşanmalarına, maddi ve manevi tazminat
talebinin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece; karar yukarıda açıklanan nedenlerle kusur ve tazminat noktasından
bozulmuştur.
Yerel mahkeme, ilk kararda direnmiş; kararı davalı koca vekili temyiz etmiştir.
Boşanma, velayet ve nafakalar yönünden verilen karar bozma nedeni
yapılmadığından kesinleşmekle uyuşmazlık konusu değildir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı kadının
boşanma davası sırasında bir başka erkekle ilişkide bulunması ve bu durumun dava
açıldığı aşamada değil yargılamanın sürdüğü aşamada gerçekleşmesi karşısında
evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında kocayla aynı oranda kusurlu kabul edilip
edilmeyeceği; varılacak sonuca göre de, davacı lehine maddi ve manevi tazminat
takdir edilmesi gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Hemen belirtmelidir ki, kural olarak, her dava açıldığı tarihteki hukuki ve maddi
vakıalara göre incelenir ve sonuçlandırılır. Bu itibarla dava tarihinden sonra beliren
maddi bir vakıanın değerlendirilmesi ve hükme esas alınması olanaklı değildir.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu`nun 19.04.1995 gün ve 1995/2-128-399 sayılı
kararında da bu ilke benimsenmiştir.
Ne var ki, dava tarihinden önce başlayıp, dava aşamasında gelişen durumların bu
kural içinde değerlendirilemeyeceği de unutulmamalıdır.
Diğer taraftan, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)`nun, 185/3.maddesi ile eşlere
bir birlerine karşı sadık davranma yükümlülüğü getirilmiştir.
Boşanma davasının açılması, bu yükümü kaldırmayacağı gibi taraflar evli oldukları
sürece bu yükümlülüğü yerine getirmek zorundadır. Boşanma davası açılmakla ayrı
yaşama hakkının elde edilmiş olması da sadakat yükümünü kaldıracak bir unsur
değildir.
Bu hususların her olayın kendi özelliğine ve dosyadaki delil durumuna göre
değerlendirileceği de açıktır.
Bu açıklamalar ışığında eldeki davaya konu somut olayın özelliğine göre yapılan
değerlendirmede;
Davacı kadının da evlilik birliği içerisinde sadakatsiz davrandığı, yargılamada davalı
koca tarafından ileri sürülmüş ve davalı bu iddiasını kanıtlamak için tanık dinletmiş,
dinlenen davalı tanıkları, davacı kadını çeşitli zamanlarda bir başka erkek ile sarmaş
dolaş, samimi vaziyette gördüklerini beyan etmişlerdir.
Bununla birlikte, davacının kullandığı cep telefonu ile davalının yanında çalışan ve
davacının ilişkide olduğu söylenilen İlker A…adlı kişi ile bir ay içerisinde -bir kısmı gece olmak üzere- çok sayıda görüşme
yaptığı, ayrıca bu şahıs tarafından henüz boşanma davası açılmadan önce, davacı
kadın adına ek kredi kartı çıkartıldığı da dosya kapsamı ile sabittir.
Tüm bu deliller ile birlikte yargılama sırasında, davacı kadının adı geçen bu erkek ile
çekilmiş çok sayıda samimi evli bir kadının bir başka erkekle olmaması gereken
yakınlıkta- fotoğrafları davalı vekili tarafından dosya içerisine sunulmuş ve delil
olarak dosyaya alınmıştır.
Boşanma kararı kesinleşmeden, evlilik halen devam ederken davacı kadının başka
bir erkek ile ilişkisinin bulunmasının, evlilik birliğini temelinden etkileyeceği;
boşanma kararında eşlerin kusurunun tespitinde ve buna bağlı olarak da
boşanmanın sonuçlarının düzenlenmesinde (maddi ve manevi tazminat v.b.) önem
arz edeceği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, Özel Daire tarafından dosyadaki delil durumuna göre tarafların
eşit kusurlu kabul edilerek, davacı kadın yararına tazminata hükmedilmemesi
gerektiğine işaret eden bozma kararı, yukarıda açıklanan nedenlerle Hukuk Genel
Kurulunun çoğunluğunca da benimsenmiştir.
Şu hale göre, Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına
uyularak tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile davacı kadının maddi ve
manevi tazminat talebinin tamamen reddine karar verilmesi gerekirken, önceki
kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararının bozulması gerekir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda
ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun
429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri
verilmesine, 13.07.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat