MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Karar
Borçlu vekili, takibe dayanak ilamın gayrimenkulün aynına ilişkin olup, kesinleşmeden icraya konulamayacağını belirtilerek takibin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece, davalı ...’in yıkım gerçekleşmese dahi yıkım kararıyla zarara uğradığını ileri sürerek 150.000,00-TL tazminatın tahsili için Tüketici Mahkemesinde dava açtığı, davanın alıcı...`ın zararının giderilmesine ilişkin maddi tazminat davası olduğu, mahkeme kararıyla taraflar arasındaki alacak verecek ilişkisinin sonlandırılmasının amaçlandığı, bu nedenle tazminata karar verilirken aynı zamanda alıcı... adına kayıtlı tapunun iptaline karar verildiği, tapunun iptaline ilişkin hükmün tazminatın tahsiline ilişkin kararın bir sonucu olduğu, esasen taşınmazdaki mülkiyet veya başkaca ayni bir hakkın dava konusu olmadığı gerekçesiyle haksız davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HUMK`nun 443/4. (HMK`nun 367/2) maddesi gereğince gayrimenkul ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez. Bu nedenle aynı ilamda yazılı eklentilerin de infazının istenebilmesi için ilamın kesinleşmesi zorunludur.
Buna karşılık, gayrimenkulün aynına ilişkin olmayan (gayrimenkul üzerindeki kişisel "şahsi" haklara ilişkin olan) ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmesine gerek yoktur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, 3. cilt sayfa 2212).
Takibe dayanak olan İzmir 1.Tüketici Mahkemesi’nin 29.12.2014 tarih ve 2013/1629 Esas, 2014/3693 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne 45125 ada 1 parseldeki 15 nolu bağımsız bölümün davacı adına olan tapunun iptali ile 150.000,00 TL tazminat tutarının yasal faizi ile davalılardan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu haliyle ilam tapu sicilinde değişiklik yaratacak mahiyette ve taşınmazın aynına ilişkin olup, kesinleşmeden takibe konu edilemez. Alacaklı vekili, ilamın takip tarihinde kesinleşmiş olduğunu iddia etmediği gibi ilamın kesinleşmeden takibe konulabileceği yönünde beyanda bulunmuştur.
O halde kesinleşmemiş ilama dayalı olarak başlatılan takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde şikayetin reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle 6100 sayılı HMK`nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK`nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK`nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 27.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.