Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVALILAR : ... v.d.
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 31.05.2013 ve 03.02.2015 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ile de haczin ve ipoteğin fekki istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; tapu iptal ve tescil talebi ile haczin fekkine ilişkin taelebin kabulüne; ipoteğin fekkine ilişkin davanın kısmen kabulüne dair verilen 06.10.2015 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili ve davalı .... vekili ve duruşmasız olarak davalı....vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı, maliki olduğu 7 parsel sayılı taşınmazı kredi kulanmak amacıyla ve davalıdan geri almak şartıyla 29.05.2006 tarihli satış ile davalıya devrettiğini, kredi borcunun bittiğini ancak davalının taşınmazı devre yanaşmadığını belirterek tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ile de dava konusu taşınmaz üzerindeki haczin ve ipoteğin fekkini istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü temyiz eden davalı ... vekili müvekkilinin maddi durumunun elverişli olmadığından gerekli harç ve giderleri ödeyemeyeceğini belirterek adli yardım isteminde de bulunmuştur.
Adli yardıma ilişkin usul ve esaslar 6100 sayılı HMK’nın 334 ilâ 340. maddelerinde yer almaktadır. Anılan yasanın 336/3. maddesinde getirilen düzenleme ile de adli yardım talebinin kanun yollarına başvuru sırasında Yargıtay’a da yapılabileceği belirtilerek, duruşma yapılmaksızın istem hakkında bir karar verileceği HMK’nın 337/1. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla, temyiz edenin adli yardım talepleri hakkında dairece bir karar verilir.
...
Diğer taraftan, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (I) sayılı tarifenin yargı harçları başlığını taşıyan kısmında, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden tarifede gösterilen oranda nispi karar ve ilam harcı alınacağı hükme bağlanmış ve aynı kanunun 16. maddesinde de temyize konu kararla ilgili davanın nispi harca tabi olacağı öngörülmüştür.
Öte yandan, HUMK’nın 434. maddesinde temyiz dilekçesi verilirken gerekli harcın tamamının ödenmesi gerektiği; 10.05.1965 tarih 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararıyla da peşin ödenmesi gerekli temyiz harcının hüküm altına alınan karar ve ilam harcının dörtte bir olacağı kabul edilmiştir. Ayrıca, HUMK’nın 434/III. maddesinde (6100 sayılı HMK’nın 368 ve 344.maddeleri), dörtte bir oranındaki harcın ödenmemesi halinde yapılacak işlemin usul ve esasları gösterilmiştir.
Adli yardım talep eden davalı vekili, 23.11.2015 tarihli dilekçesiyle müvekkilinin açılan dava nedeniyle mağdur olduğunu dava konusu taşınmazın davacıya verilmesine karar verildiği gibi halen banka kredi borcunu ödemekle yükümlülüğünün devam ettiğini ekonomik olarak zor duruma düştüğünü ileri sürerek adli müzaheret taleplerinin kabulü ile mahkemenin gerekçeli kararı kesinleşinceye kadar temyiz harç ve masrafları ile birlikte tüm yargılama giderlerinden muaf tutulmalarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesi ekinde herhangi bir belge sunmamış olsada ... sisteminden yapılan araştırmada halen bir kısmı paylı malik olarak adına kayıtlı olup tasarrufunda bulundurduğu 29 farklı taşınmazı mevcut olduğundan;
1-Hükmü temyiz eden davalının kendisinin ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin temyiz harç ve giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olduğu kanaatine varılamadığı, başka bir deyişle HMK’nın 334/1. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmediği anlaşılmakla, davalının adli yardım isteminin REDDİNE,
2-Karar ve ilam harcı tutarının 1/4 oranındaki nispi temyiz harcının tamamlanması bakımından HUMK’nın 434/III. maddesi uyarınca işlem yapılabilmesi için dosyanın MAHALLİNE İADESİNE, 13.11.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.