T.C. Danıştay 10. Daire
E.2009/7423
K.2009/9167
K.T.26.10.2009
ÖZET : Dava; otelde bomba patlaması sonucu, davacıların murisinin ölümü nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarar karşılığı maddi, manevi tazminatın, yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun "sosyal risk" ilkesinin yasalaşmış halidir. Bu nedenle, Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra, meydana gelen terör eylemleri veya terörle mücadele sırasında uğranılan zararların tazmini istemiyle açılan veya açılacak davalarda, artık sosyal risk ilkesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, 5233 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen terör eylemi sonucu oluşan zararın tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın, 5233 sayılı Yasa kapsamında irdelenerek çözümlenmesi gerekir.
İstemin Özeti : İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 30.12.2008 tarih ve E:2005/321, K:2008/2460 sayılı kararının, davanın kabulüne ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Yerinde olmadığı ileri sürülen temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıstav Tetkik Hakimi : Hamza Seyrek
Düşüncesi : 277.2004 tarih ve 25535 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun amaç başlıklı 1. maddesinde, bu Yasanın amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu; kapsam başlıklı 2. maddesinde ise, bu Yasanın, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 İnci, 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı hükmüne yer verilmiştir.
Aktarılan mevzuat hükümlerinin değerlendirilmesinden, terör eylemleri veya terörle mücadele sırasında meydana gelen zararlardan idarenin bu Yasada belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde sorumlu olacağı açıktır.
Başka bir ifadeyle, anılan Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra terör eylemleri nedeniyle meydana gelen zararların idarece tazminini öngören ve yargısal içtihadlarla kabul edilerek geliştirilen sosyal risk ilkesi uyarınca tazminata karar verme olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, 5233 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen terör eylemi nedeniyle oluşan zarardan kaynaklanan uyuşmazlığın, bu Yasa hükümleri irdelenmek suretiyle çözülmesi gerekirken, sosyal risk ilkesi uyarınca tazminata karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığından, mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı: Ergün Özcan
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 49. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davalı idarenin, yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeden gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; İstanbul İli, Eminönü İlçesi, Kemalpaşa Mahallesi, Selimpaşa Sokakta bulunan bir otelde 10.8.2004 tarihinde bomba patlaması sonucu, davacıların murisi Haydar Baydasın ölümü nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarar karşılığı 110.000-TL maddi, 40.000-TL manevi tazminatın, yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İstanbul 2. İdare Mahkemesince; sosyal risk ilkesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerektiği; maddi tazminat miktarının hesaplatılması amacıyla Mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda uğranılan zararın toplam 51.530-TL olduğunun tespit edilmesi karşısında, maddi tazminat isteminin kısmen kabulü, manevi tazminat isteminin ise kabulü ile toplam 51.530-TL maddi, 40.000-TL manevi tazminatın, idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi, geriye kalan maddi tazminat yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek anılan Mahkeme kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir
27.07.2004 tarih ve 25535 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek amacıyla kabul edilmiş olup; bu amaç, anılan Yasanın genel gerekçesinde "Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerine hedef olan kişiler kendi kusur ve fiilleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. ... Ortaya çıkan bu zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakarlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir. ... İdarenin önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bu zararların, nedensellik bağı ve kusur koşulu aranmadan karşılanmasını kabul eden objektif sorumluluk anlayışına dayalı sosyal risk adı verilen bu ilke, bilimsel ve yargısal içtihatlarla da kabul edilmiştir.... Bu çerçevede yapılan çalışmalar sonunda, terör eylemlerinin ülkemizde yoğun olarak yaşandrğı ( olağanüstü hal ilan edilen ) 19.07.1987 tarihi ile 30.11.2002 tarihi arasında, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören kişilerin maddi zararlarının yargı yoluna gitmelerine gerek kalmadan, idarece en kısa süre içinde ve sulh yoluyla karşılanması ... amacıyla bu Tasarı hazırlanmıştır." şeklinde ifade edilmiştir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun, "amaç" başlıklı 1. maddesinde, bu Yasanın amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddi zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu; "kapsam" başlıklı 2. maddesinde, bu Yasanın, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüze! kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı hükümlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü üzere; 5233 sayılı Yasa, yargısal ve bilimsel içtihatlarla kabul edilen "sosyal risk" ilkesinin yasalaşmış halidir. Bu nedenle, Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra, meydana gelen terör eylemleri veya terörle mücadele sırasında uğranılan zararların tazmini istemiyle açılan veya açılacak davalarda, artık sosyal risk ilkesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Ancak, adı geçen Yasanın uygulama alanı yalnızca "sosyal risk ilkesi" uyarınca tazmini mümkün olan uyuşmazlıklarla sınırlı bulunduğu, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri uyarınca açılan tazminat davalarının uygulama alanı dışında kaldığı açıktır.
Diğer yandan, 5233 sayılı Yasa hükümlerine göre, terör olayları nedeniyle kişilerin uğradığı maddi zararların karşılanması olanaklı olup manevi zararların karşılanmasına olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, 5233 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra meydana gelen terör eylemi sonucu oluşan zararın tazmini isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın, 5233 sayılı Yasa kapsamında irdelenerek çözümlenmesi gerekirken, davacının uğradığı maddi ve manevi zararlarının sosyal risk ilkesi uyarınca ödenmesi gerektiği yolunda verilen Mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca davalı idarenin temyiz isteminin kabulüyle İstanbul 2. İdare Mahkemesinin 30.12.2008 tarih ve E:2005/321, K:2008/2460 sayılı kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, 26.10.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat