Loading...
18.05.2022

Şirket Adına Kambiyo Senedi Düzenlemeye Yetkili Olanlar

T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
E: 2013/12-2
K: 2013/866
K.T. 19.06.2013


Taraflar arasındaki “borca ve imzaya itiraz” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; ...6. İcra Hukuk Mahkemesi`nce şikayetin reddine dair verilen 01.06.2011 gün ve 2008/919 E., 2011/742 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi`nin 21/06/2012 gün ve 2012/16130 E., 2012/21815 K. sayılı ilamı ile;

(...Alacaklı tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine başlandığı örnek 10 numaralı ödeme emri tebliği üzerine borçlunun yasal sürede icra mahkemesine başvurusunda çeklerin kambiyo vasfında olmadığı ve imzalarında şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürerek itiraz ettiği anlaşılmıştır.

TTK`nun 542.maddesi göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanunun 321.maddesine göre geçerli bir yönetim kurulu kararına dayanmaksızın temsilci tayin edilen kişilerin şirket adına yapacağı işlemler geçersiz olur. Zira, TTK`nun 539.maddesine göre atanan müdürler esas itibariyle ticari mümessil niteliğinde olduklarından bir başka kişiyi ticari mümessil tayin etme yetkisine haiz değillerdir. Ayrıca İİK`nun 545.maddesine göre de sözleşmede aksine hüküm olmadıkça ticari mümessiller ile bütün işletmeyi idare selahiyetine haiz olan ticari vekiller şirketi oluşturan ortaklar kurulu kararı ile tayin olunabilirler.

Somut olayda şirket ortaklar kurulu kararı ile M...`nın müdür olarak atandığı, senedi imzaladığı iddia olunan ve bu müdür tarafından vekaletname ile yetki verilen Z...`e şirket ortaklar kurulu kararı ile verilmiş şirketi borçlandırma yetkisi bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple Z... tarafından borçlu şirketi bağlayıcı kambiyo senedi düzenlenemez.

Bu durumda mahkemece bonodaki imzanın borçlu şirket yetkilisi Mustafa Çetinkaya yönünden yöntemince imza incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Şikayet/borçlu vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Asıl ve birleşen dava, şikayet yoluyla borca ve imzaya itiraza ilişkindir.

Asıl ve birleşen davada şikayetçi/borçlu vekili, alacaklı tarafından müvekkili şirket aleyhine ...11. İcra Müdürlüğü’nün 2007/16041 E. sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, müvekkili şirketin alacaklı şahsa herhangi bir borcunun bulunmadığını, takibe konu senetlerde borcun sebebi ile neye karşılık verildiğinin belirtilmediğini, müvekkili tarafından alacaklı şahsa herhangi bir senedin verilmediğini, istenilen faizin fahiş olduğunu, senet altındaki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek, takibin durdurulmasına ve iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Karşı taraf/alacaklı vekili; kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takiplerde asıl borç ilişkisinin ve borcun sebebinin açıklanmasına gerek olmadığını, takip konusu senetlerin şikayetçi şirket tarafından müvekkiline olan kira borcu nedeniyle verildiğini, şirket adına senedi imzalayan kişinin şirketin yetkilisi ve vekili olduğunu, istenen faizin fahiş olmadığını belirterek, şikayetin reddi ile % 40 icra inkar tazminatının şikayetçi/borçludan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, şikayetin reddine dair verilen karar, şikayetçi/borçlu vekilinin temyizi üzerine Özel Daire`ce başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuş, Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.

Direnme hükmünü, şikayetçi/borçlu vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu`nun önüne gelen uyuşmazlık; borçlu şirket temsilcisinin yetki verdiği kişinin, şirket adına kambiyo senedi düzenlenme yetkisinin bulunup bulunmadığı; buradan varılacak sonuca göre takip konusu bonodaki imzanın borçlu şirket temsilcisine ait olup olmadığının araştırılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için “ticari mümessil” kavramının değerlendirilmesinde yarar vardır.

Türk Hukukuna ticari mümessillik ile ilgili düzenleme ilk kez 1926 tarihli mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu(BK) ile girmiştir. İsviçre Borçlar Kanunu’nun iktisabı ile bu hukuk sistemindeki ticari mümessillikle ilgili hükümler olduğu gibi hukukumuza girmiştir.

Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu`nun 449/1. maddesinde ticari mümessilin tanımı; “ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir" şeklinde yapılmıştır.

6098 sayılı Türk Borçla Kanunu(TBK)’nun 547/1 maddesinde ise ticari mümessil “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır.

Ticari mümessillik; bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukuki işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticari mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir.

Ticari mümessilin temsil yetkisinin kapsamı kanunda tam olarak belirlenmiştir. Bu haliyle ticari mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradi bir temsil yetkisidir. Ticari mümessil, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz(BK 450; TBK 548).

Ticari mümessillik ticaret siciline tescil olunur. Ancak işletme sahibi tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumludur.(BK. 449/2; TBK. 542/2)

Ticari mümessil, işletme sahibini temsile yetkili bir kişi olmanın yanı sıra, aynı zamanda ticari işletmenin belirli yetkilere sahip idarecisi niteliğini de taşır. Örneğin bir bankanın genel müdürü, hukuki bakımdan bankanın ticari mümessilidir; ancak idari bakımdan da, yürütme organının bir parçasıdır. Nitekim, ticari mümessilliğin bu yönü, ticari mümessili tarif eden BK 449/l`de "...işlerini idare ..." ibaresiyle vurgulanmıştır.

Ticaret şirketleri organları aracılığıyla idare ve temsil edildiğinden, ticari mümessil tayin etme yetkisi de organlarına aittir.

Ticaret şirketlerinde idare ve temsil yetkisine sahip organlar, her ticaret şirketinin türüne göre değişiklik gösterir. Ancak şu hususu belirtmek gerekir ki, ticaret şirketlerinin tümünde ticari mümessil şirket ana sözleşmesiyle de tayin edilebilir.

Mülga 6762 sayılı TTK 539/II (6102 sayılı TTK 616/1-b) ve 545. (6102 sayılı TTK 631/1) maddelerine göre, limitet şirketlerde, şirket sözleşmesinde aksine hüküm olmadıkça, ticari mümessil tayinine genel kurul yetkilidir. Buradan anlaşılacağı üzere, ticari mümessil doğrudan şirket sözleşmesiyle tayin edilebileceği gibi, şirket sözleşmesinde kararlaştırılması şartıyla bu yetkinin şirketi idare ve temsile yetkili müdürlere bırakılması da mümkündür.

İşletme sahibinin, ticari mümessil dışında, duruma göre başka yardımcılardan da yararlanması mümkündür. Bu yardımcılardan, konumu ve yetkileri bakımından, ticari mümessile en çok benzeyeni ticari vekildir

Ticari mümessillik gibi ticari vekalet de, BK’nun 32 vd. (TBK 40 vd.) maddelerinde düzenlenmiş temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekalet, ticari mümessillik gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir.

BK 453/lve II`ye göre, “Ticari vekil, ticari mümessil sıfatını haiz olmaksızın bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından müessesenin bütün işleri veya muayyen bazı muameleleri için temsile memur edilen kimsedir.

Bu salahiyet, müessesenin mutad olan muamelelerinin cümlesine şamildir. Şu kadar ki ticari vekil kendisine sarih mezuniyet verilmedikçe istikraz edemez ve kambiyo taahhütlerinde ve muhakeme ve murafaada bulunamaz.”

Aynı husus TBK 551. maddesinde ise “Ticari vekil, bir ticari işletme sahibinin, kendisine ticari temsilcilik yetkisi vermeksizin, işletmesini yönetmek veya işletmesinin bazı işlerini yürütmek için yetkilendirdiği kişidir.

Bu yetki, işletmenin alışılmış bütün işlemlerini kapsar. Ancak, ticari vekil açıkça yetkili kılınmadıkça, ödünç olarak para veya benzerlerini alamaz, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, dava açamaz ve açılmış davayı takip edemez.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu hükümden hareketle ticari mümessillik ile ticari vekalet arasındaki farkları ana hatlarıyla şöyle sıralayabiliriz:

Ticari mümessil, hem ticari işletme hem esnaf işletmesi için; ticari vekil ise, sadece ticari işletme için tayin edilebilir.

Ticari mümessil, bir işletmenin tüm işlerini idare etmekle görevlendirildiğinden, onun, işletmenin hem olağan hem olağanüstü nitelikteki bütün işleri yapmaya yetkisi vardır. Buna karşılık genel yetkili ticari vekil, işletmenin sadece olağan (mutad) işleriyle sınırlı temsil yetkisine sahiptir. Olağanüstü işlemleri yapabilmesi için, işletme sahibinin özel yetkisine ihtiyaç vardır. Belli bir işin ya da işlemin ifasıyla görevlendirilen sınırlı (özel) yetkili vekillerin sahip oldukları temsil yetkilerinin kapsamı ise, kendilerine bırakılan iş ya da işlemin niteliğine göre belirlenir.

Ticari vekil, özel yetki verilmedikçe tacir adına ödünç alamaz, kambiyo taahhütlerinde bulunamaz ve davacı veya davalı olarak mahkemelerde taciri temsil edemez.(BK. 453/2; TBK 551/2) Oysa ticari mümessil, bu tür işlemleri dahi yapma yetkisine sahiptir.

Nihayet, ticari mümessilin temsil yetkisinin ticaret siciline tescili gerekirken (BK 449/II-III); ticari vekilin temsil yetkisi sicile tescil edilemez

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; şikayetçi/borçlu şirketin ticari mümessili M... tarafından, 29.06.2004 tarihli vekaletname ile Z...’e şirket adına kambiyo senedi tanzime ve imzaya yetki verilmiş bulunmaktadır.

Az yukarda söylendiği üzere, Limited şirketlerde ticari mümessil tayin etmeye genel kurul yetkili olup, ticari mümessil ise ticari vekil atayabilir.

Dosya içerisindeki 29.06.2004 tarihli vekaletname incelendiğinde borçlu şirketin ticari mümessili M...’nın Z...’ü ticari vekil atadığı anlaşılmakta olup Z...’ün şirket adına kambiyo senedi tanzime yetkili bulunmaktadır.

Hal böyle olunca; yerel mahkemenin, ticari mümessil olarak atanan Z...’ün uzun süre ticari faaliyette bulunmasına eylemli olarak benimseyen şirketin, takip konusu bononun keşide tarihinden sonra vekili azletmesi ve işlemlerini kabul etmemesinin iyi niyetli bir davranış olmadığı yönündeki direnme kararı doğru değil ise de; yukarıda ayrıntısıyla açıklandığı üzere, ticari vekil olan Z...’ün şirket adına kambiyo senedi tanzime yetkili olduğu anlaşıldığından, sonucu itibariyle doğru olan direnme kararı, açıklanan bu değişik gerekçe ile onanmalıdır.


S O N U Ç : Şikayetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 5311 sayılı Yasanın 29. maddesi ile eklenen “Geçici Madde 7” atfıyla aynı yasanın 366. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 19.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.