(2004 S. K. m. 72) (6100 S. K. m. 367) (1086 S. K. m. 443)
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Borçlu vekili, diğer şikayet nedenlerinin yanısıra takibe konu ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağını belirterek icra emrinin ve takibin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece, dayanak ilamın menfi tespitten dönüşen istirdat davası olmadığı doğrudan açılan istirdat davası olduğu gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş olup hüküm borçlu vekilince temyiz edilmiştir.
Kural olarak, ilama dayanarak ilamlı icra takibi yapılabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Yine 1086 sayılı HUMK`nun 443/1. (HMK. m. 367/1) maddesi gereğince kural olarak temyiz edilmiş olması da ilamın icrasını durdurmaz. Ancak, bazı istisnai durumlarda ilam kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Bu istisnaların bir bölümü HUMK`nun 443/2. maddesinde belirtildiği gibi bir bölümü de özel yasalarında gösterilmiştir. Bu istisnai hükümlerden birisi de 2004 sayılı İcra İflas Kanunu`nun 72. maddesinin 4 ve 5. fıkralarında düzenlenmiştir. Buna göre, menfi tespit konulu ilamın anılan maddeler karşısında kesinleşmeden takibe konulabilmesi olanaklı değildir. Menfi tespit istemi yargılama aşamasında istirdata dönüşse de yasa gereği bu tür ilamların icrası için kesinleşme şartı aranmalıdır.
Somut olayda takip dayanağı İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.04.2013 tarih 2011/172 Esas 2013/56 Karar sayılı ilamında davacı tarafça icra baskısı altında tahsil olunan 4.000 TL`nin kendilerine iadesine, 06/05/2010 tarih 39.000 TL miktarlı senet bakımından borçlu olmadıklarından dolayı senedin kendisine geri verilmesi talep edilmiş ve "Davacının davasının kabulüne, davacının davalı tarafa ödediği 4.000,00 TL nin (talep nedeniyle faiz yürütülmeksizin) davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın davalı tarafa İstanbul 10 İcra Müdürlüğü 2009/4354 Esas sayılı icra dosyasındaki borç için verdiği 06/05/2010 tarihli ve 39.000,00 TL lik senedin davalı taraftan istirdadına ve davacıya teslimine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin 4.000,00 TL lik bedel üzerinden kabulüne, 1.600,00 TL`nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine ..." kararı verilmiştir. Görüldüğü üzere, takip dayanağı ilam ile 39.000,00 TL bedelli senetten dolayı borçlu olunmadığı tespit edilmiş ve icra dosyasına ödenen 4.000,00 TL`nin istirdatına karar verilmiştir. Bu durumda anılan ilam menfi tespit ve istirdata ilişkin olup kesinleşmeden takibe konu edilemez. Mahkemece şikayetin kabul edilmesi gerekirken reddi yönünde hüküm tesisi doğru değildir.
Sonuç: Borçlu vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK`nun 366 ve HUMK`nun 428. maddeleri gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK`nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 16.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.