ÖZET : Dava nafakanın artırılması ve nafakanın kaldırılması talebidir.
Davacı kadının boşandıktan sonra bir şirkette çalışmaya başladığı ve de davalının gelir durumunun da gözetilerek; yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin talebin reddi gerekir.
Birleştirilen davada davalının ( kadının ) çalışarak elde ettiği gelir ile aldığı nafaka miktarı toplamının, davalıyı yoksulluktan kurtaracak nitelikte bulunmamaktadır. Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; davalının yoksulluğunun zail olmadığı gözetilerek, davacının nafakanın kaldırılmasına yönelik davasının reddine karar verilmesi gerekir.
Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır.
DAVA : Taraflar arasındaki "nafakanın artırılması ve nafakanın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A... 10. Aile Mahkemesince asıl dava olan nafakanın artırılması davasının reddine, birleşen dava olan nafakanın kaldırılması davasının ise kabulüne dair verilen 30.12.2005 gün ve 2005/393-1477 E.K. sayılı kararın incelenmesi davacı ( birleşen davada davalı ) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 3.4.2006 gün ve 3196-3451 sayılı ilamı ile;
( ... Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili ile davalının 21.10.2003 tarihinde verilen kararla boşandıklarını ve müvekkili lehine aylık 100.000.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini; takdir edilen nafakanın, aradan geçen zaman içerisinde müvekkilinin ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda olduğunu iddia ederek; aylık nafaka miktarının 300.00 YTL`ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleştirilen davada ise; davalının boşandıktan sonra bir şirkette çalışmaya başladığı ve yoksulluğun ortadan kalktığı iddia olunarak, nafakanın kaldırılması istenilmiştir.
Mahkemece; "TMK`nun 176/3.maddesine göre irat biçimde ödenmesine karar verilen yoksulluk nafakası, nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı G. vekilinin duruşmadaki kabul beyanı ve tanık beyanlarında davacı G.`nin boşandıktan sonra Uzmanlar Tıp Merkezi adlı özel bir işyerinde asgari ücretle çalıştığı ve yoksulluğunun ortadan kalktığı kabul edilmiştir. Her ne kadar davacı vekili davacının asgari ücretle çalışmasının yoksulluğunu ortadan kaldırmayacağını ileri sürmüşse de ülkenin genel ekonomik şartları davalının geliriyle davacının geliri arasında anormal sayılacak bir fark bulunmaması sebebiyle davacı vekilinin bu beyanına itibar edilmemiştir, gerekçesiyle" davacının yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin talebinin reddine, birleştirilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin davanın ise kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ( k.davalı ) vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının boşanmadan sonra asgari ücretle işe girip çalıştığının anlaşılmasına ve de davalının gelir durumunun da gözetilerek; yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin talebin reddiyle ilgili verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakta olup, davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddi ile artırma ilişkin verilen hükmün ONANMASINA,
2- TMK`nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davalı ( birleşen davanın davacısı ); yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davacının ( k.davalının ) yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu`nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir ( HGK.07.10.1998 gün, 1998/2656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları ).
Davalı ( kadın ) boşanma sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine aylık 100.000.000 lira yoksulluk nafakası bağlanmıştır. Boşanmadan sonra asgari ücretle ( aylık 350 YTL maaşla ) işe girmiştir. Aldığı nafaka ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün görünmediğine göre; işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir. Aldığı nafaka miktarı ile, çalışarak elde ettiği asgari ücret miktarı toplamı ise, onu, yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Zira yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide; "Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir" şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır ( Akıntürk, Turgut; Aile Hukuku, 2.cilt, 151.2002, sh.294 ).
Davacının aylık ( 1100 YTL ) gelir durumuna göre değerlendirme yapıldığında; davalının ( kadının ) çalışarak elde ettiği gelir ile aldığı nafaka miktarı toplamının, davalıyı yoksulluktan kurtaracak nitelikte bulunmadığının.kabulü gerekir.
Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; davalının yoksulluğunun zail olmadığı gözetilerek, davacının nafakanın kaldırılmasına yönelik davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz... ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir .
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı ( Birleş.en davada davalı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK`nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat