ÖZET : Üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahıstan İİK.nun 338/1.maddesine göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. Islah; tazminat davasının bağlı olduğu hak düşürücü süre içerisinde yapılmalıdır. İcra tutanaklarının incelenmesinde alacaklı vekilinin icra işlemi yaparak, dosyaya bir gün önce havale edildiği anlaşılan 89/1 haciz ihbarnamesine verilen cevabı öğrendiği ve belirtilen bu öğrenme tarihine nazaran 1 yıllık hak düşürücü sürede ıslah ettiğini beyan etmiş ise de; aynı süre içerisinde ıslah ettiği şekli ile tazminata ilişkin nispi harcı ödemediği, harcın anılan sürenin geçmesinden çok sonra yatırıldığı görülmüş olup; bu durumda usulüne uygun olarak hak düşürücü sürede yapılan bir ıslah ve tazminat talebinin varlığından söz edilemez. Öte yandan, icra Müdürlüğünce yapılmış bir sıra cetveli de bulunmadığından mahkemece haczi bulunan diğer icra dosya alacaklıları ile birlikte, bu dosya alacaklısına da paranın paylaştırılması sonucunu doğuracak biçimde karar verilmesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 3. Kişi vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
İİK.nun 89/4.maddesi gereğince üçüncü şahıs, haciz ihbarnamesine müddeti içinde itiraz ederse, alacaklı, üçüncü şahsın verdiği cevabın aksini icra Mahkemesinde ispat ederek üçüncü şahıstan İİK.nun 338/1.maddesine göre cezalandırılmasını ve ayrıca tazminata mahkum edilmesini isteyebilir. İcra Mahkemesi, tazminat hakkındaki davayı genel hükümlere göre halleder. Tazminat talebi haksız fiile dayandığından, haciz ihbarnamesine itirazın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içinde istenilmesi gerekmektedir. Ayrıca alacaklının, üçüncü şahsın haciz ihbarnamesine itirazının ödeme emrine itiraz gibi düşünülerek adı geçenin itirazının kaldırılmasının istenilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, İstanbul 12. İcra Müdürlüğü’nün 2007/13867 Esas sayılı takip dosyasında alacaklı vekili tarafından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine geçilmiştir. İcra takibinin sürdürülmesi sırasında üçüncü şahıs bankaya İİK’nun 89. Maddesine göre düzenlenen I. Haciz ihbarnamesinin 05.10.2007 tarihinde tebliğ edilmesinden sonra üçüncü şahıs tarafından icra dosyasına sunulan 15.10.2007 havale tarihli dilekçe ile haciz ihbarnamesine karşı itiraz olunmuştur.
Alacaklı vekilinin 24.03.2003 tarihli dilekçe ile İcra Mahkemesinden üçüncü şahsın haciz ihbarnamesine itirazının kaldırılmasına ve haciz ihbarnamesinde bildirilen alacağın %40`ından az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini istediği; 10.10.2008 tarihli dilekçesi ile de 89/1 haciz ihbarnamesinde bildirilen 75.000,00 TL alacağın ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren %29 ve artan oranlarda faizi ile tazminen tahsiline karar verilmesi yönünde davasını ıslah ettiği, eksik nispi harcın 10.01.2011 tarihli harç makbuzu ile yatırıldığı görülmektedir.
Islah; tazminat davasının bağlı olduğu hak düşürücü süre içerisinde yapılmalıdır. İcra tutanaklarının incelenmesinde alacaklı vekilinin 16.10.2007 tarihli icra işlemi yaparak, dosyaya bir gün önce havale edildiği anlaşılan 89/1 haciz ihbarnamesine verilen cevabı öğrendiği ve belirtilen bu öğrenme tarihine nazaran 1 yıllık hak düşürücü sürede ıslah ettiğini beyan etmiş ise de; aynı süre içerisinde ıslah ettiği şekli ile tazminata ilişkin nispi harcı ödemediği, harcın anılan sürenin geçmesinden çok sonra yatırıldığı görülmüş olup; bu durumda usulüne uygun olarak hak düşürücü sürede yapılan bir ıslah ve tazminat talebinin varlığından söz edilemez. Öte yandan, icra Müdürlüğünce İİK’nun 140. Maddesi ve devamı hükümlerine göre yapılmış bir sıra cetveli de bulunmadığından mahkemece haczi bulunan diğer icra dosya alacaklıları ile birlikte, bu dosya alacaklısına da paranın paylaştırılması sonucunu doğuracak biçimde karar verilmesi de anılan yasa hükmüne aykırıdır.
O halde mahkemece; belirtilen bu gerekçelere dayalı olarak alacaklı vekilinin tazminat davasının reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi ve davanın kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsizdir
SONUÇ : 3.kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.nun 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), bozma nedeni göre alacaklının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 07.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat