ÖZET : Avukat olan sanıkların, cezaevinde tutuklu bulunan müvekkillerinin kendilerine aktardığı sağlık durumuna ilişkin yakınmalarını basına açıklamak biçimindeki eylemlerinin,Avukatlık Kanunu`nun 2. ve 35. maddelerinde öngörülen görev alanına girmediğinden görevde yetkiyi kötüye kullanma suçlarını oluşturmadığı, Avukatlık Meslek Kuralları arasında yer alan zorunlu olmadıkça basına açıklama yapmamama yükümlülüğüne aykırı tutum ve davranışlar kapsamına giren disiplin cezasını gerektirebileceği gözetilmeden ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasanın 257. maddesinde aranan "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız kazanç sağlama" cezalandırma koşullarının nasıl gerçekleştiği de açıklanıp tartışılmadan hükümlülüklerine karar verilmesi, yasaya aykırıdır.
DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi:
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Avukatların niteliği, görevlerinin kapsamı, bu görevlerini yerine getirirken sahip oldukları yetkiler ile uymaları gereken kurallar ve bunlara uyulmaması halinde ne gibi yaptırımlar uygulanacağına ilişkin hususlar 1136 sayılı Avukatlık Yasasında düzenlenmiştir.
Avukatlık Yasasının 1. maddesinde "Avukatların, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil ettiği", 2. maddesinde de "Avukatlığın amacının; hukuki münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmi ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamak olduğu" ve "avukatların bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis edeceği" belirtilmiştir. Yasanın 35. maddesinde "Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara ait işlerdendir" denilmekte ve ayrıca "Baroda yazılı avukatların birinci fıkradakiler dışında kalan resmi dairelerdeki bütün işleri de takip edebilecekleri" ifade edilmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan avukatların, hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine sunmak, tarafların hukuki ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların adil olarak çözümlenmesinde ve genel olarak mahkemelere ve diğer resmi mercilere yasaların tam olarak uygulanması konusunda yardımda bulunmak, müvekkillerinin bu doğrultuda hukuki bilgelerinden yararlanmasını sağlamak amacıyla görev yaptıkları anlaşılmaktadır.
Yine Avukatlık Yasasının 62. maddesinde "Türk Ceza Kanunu`nun 294 ve 295. maddelerinde yazılı hallerden başka ( Her ne şekilde olursa olsun ) bu kanun ve diğer kanunlar gereğince avukat sıfatı ile veya Türkiye Barolar Birliğinin yahut baroların organlarında görevli olarak kendisine verilmiş bulunan görev ve yetkiyi ihmal veya kötüye kullanan" avukatların Türk Ceza Yasasının ilgili maddeleri uyarınca cezalandırılacağı belirtilmektedir.
Avukatların görevlerini yerine getirirken uyması gereken ilkeler ise Yasanın 34. maddesinde düzenlenmiş olup, anılan maddede "Avukatların, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlü" oldukları belirtilmiş; Yasanın 134. maddesinde ise "Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu Kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanacağı" hüküm altına alınmıştır. Avukatlık Meslek Kuralları uyarınca da "avukatların mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorunda oldukları" ( m.4 ), "kesin olarak zorunlu bulunmadıkça müvekkil adına basına açıklamada bulunamayacakları, açıklamalarda adalete etkili olmak amacının güdülemeyeceği" ( m.40 ) belirtilmiş olup bu kurallara aykırı davranışların disiplin soruşturmasını gerektirebileceği anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; avukat olan sanıkların, cezaevinde tutuklu bulunan müvekkillerinin kendilerine aktardığı sağlık durumuna ilişkin yakınmalarını basına açıklamak biçimindeki eylemlerinin, Avukatlık Kanunu`nun 2. ve 35. maddelerinde öngörülen görev alanına girmediğinden görevde yetkiyi kötüye kullanma suçlarını oluşturmadığı, Avukatlık Meslek Kuralları arasında yer alan zorunlu olmadıkça basına açıklama yapmamama yükümlülüğüne aykırı tutum ve davranışlar kapsamına giren disiplin cezasını gerektirebileceği gözetilmeden ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Yasanın 257. maddesinde aranan "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız kazanç sağlama" cezalandırma koşullarının nasıl gerçekleştiği de açıklanıp tartışılmadan hükümlülüklerine karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanıklar Güven ve Harun`un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat