İstemin Özeti: Ankara 2. İdare Mahkemesinin 12.10.2006 günlü, E:2006/2280, K:2006/1993 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması, davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Ankara 2. İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Ayşe Çakırca`nın Düşüncesi: Davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararın Danıştay Onikinci Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Yaşar Uğurlu`nun Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; davacının, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1. maddesi uyarınca Devlet memuru olarak atamasının yapılması istemiyle yaptığı başvurusunun reddine ilişkin 28.11.2002 günlü, 20464 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Ankara 2. İdare Mahkemesinin 8.10.2003 günlü, E:2003/133, K:2003/1405 sayılı kararıyla; 3713 sayılı Kanunun ek 1. maddesi ile şehit veya çalışamayacak derecede malul olanların söz konusu maddede sayılan yakınlarına kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam olanağı tanındığı, davacının babasının ise Siirt Asliye Hukuk Mahkemesince gaipliğine karar verildiği, böylece babasının şehit olmadığı anlaşıldığından 3713 sayılı Yasa uyarınca memurluğa atanma isteminin reddi yönünde tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Anılan karar, temyiz incelemesi sonucu Danıştay Onikinci Dairesinin 10.7.2006 günlü, E:2004/1415, K:2006/2931 sayılı kararıyla; davacının babasının görevi başında iken ve kamu görevlisi sıfatı dolayısıyla teröristlerce kaçırıldığının açık olduğu ve 19.8.1992 tarihinden bu yana kendisinden haber alınamadığı, bu nedenle Siirt Asliye Hukuk Mahkemesince gaipliğine karar verildiği; öte yandan, şehit olduğu kabul edilerek TEDAŞ Nakdi Tazminat Komisyonu kararı ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik uyarınca yakınlarına nakdi tazminat ödendiği ve Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından 3713 sayılı Kanunun 21. maddesi uyarınca mirasçılarına aylık bağlandığı hususları da dikkate alındığında, davacının, babasının şehit statüsünde olmadığından bahisle 3713 sayılı Kanunun ek 1. maddesine göre Devlet memurluğuna atamasının yapılmamasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de, İdare Mahkemesi, bozma kararına uymayarak davanın reddi yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Davacı, Ankara 2. İdare Mahkemesinin 12.10.2006 günlü, E:2006/2280, K:2006/1993 sayılı kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Uyuşmazlık davacının teröristlerce kaçırılan babasının gaip olmasından dolayı şehit sayılıp sayılmayacağı hususundan doğmuş bulunmaktadır.
4131 sayılı Kanunun 3. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu`na eklenen ek 1. maddenin (A) fıkrasında, <Genel, katma ve özel bütçeli kurum ve kuruluşlarla mahalli idareler ve sermayesinin yarısından fazlası kamuya ait olan her nevi teşebbüs veya bağlı ortaklıklar, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memur kadroları ile sözleşmeli personel ve sürekli işçi kadrolarının %0,5`ni, bu Kanunun 1 inci maddesinde yazılı terör eylemleri nedeni ve etkisiyle;
a) Şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan kamu görevlileri ile er ve erbaşların varsa eşlerinin, yoksa çocuklarından birisinin, çocukları da yoksa kardeşlerinden birisinin veya,
b) malul olup da çalışabilir durumda olanların,
istihdamı için ayırmak ve bu fıkra hükümleri çerçevesinde belirlenecek kişileri işe almak veya atamak zorundadırlar.
İçişleri Bakanlığı, yukarıdaki fıkra kapsamına giren kişileri tespit etmek, bunlardan bir işe girmek için istekli olanların nitelikleri ile iş gereklerini gözönüne almak suretiyle işe alınmaları veya atamalarının yapılması için durumlarına uygun kadrosu mevcut olan kamu kurum ve kuruluşlarına bildirmekle görevlidir...> kuralına yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden; davacının, TEDAŞ Siirt Müessese Müdürlüğünde kadrolu hat işçisi olan babasının Uludere-Beytüşşebap ve Uludere-Çukurca ilçeleri enerji nakil hattında görevli iken 19.8.1992 tarihinde teröristlerce kaçırıldığı ve kendisinden bir daha haber alınamadığı, Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 28.9.1999 gün ve E: 1997/257, K: 1999/729 sayılı kararı ile gaipliğine karar verildiği, TEDAŞ Genel Müdürlüğü Nakdi Tazminat Komisyonu`nun 8.5.2002 tarih ve 16 sayılı kararı ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Yönetmelik`in 2. maddesi uyarınca hak sahiplerine nakdi tazminat ödenmesine karar verildiği, ayrıca Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından 3713 sayılı Kanunun 21. maddesi uyarınca kaçırılan ...`in yakınlarına aylık ödendiği, davacının 3713 sayılı Yasanın ek 1. maddesi uyarınca devlet memuru olarak atanması istemiyle yaptığı başvurunun ise babasının şehit statüsünde olmadığından bahisle dava konusu işlemle reddedildiği anlaşılmaktadır.
Mevzuatımızda şehit veya şehitliğin tanımını yapan bağlayıcı bir düzenleme bulunmamaktadır. 1325 sayılı Askeri Tekaüt ve Maaş Kanununda ve 3713 sayılı Yasada şehit kavramı geçmekle birlikte, herhangi bir tanım yapılmamaktadır. 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanununun 64 ve müteakip maddesinde
Öte yandan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 927 sayılı yorum kararında, harpte veya eşkıya müsademesinde her nev`i düşmanın silahının tesiri ile vefat edenler ile harpte yaralanıp tedavi sırasında veya icra olunan cerrahi ameliyat neticesinde vefat edenlerin şehit sayılacağı öngörülmüştür.
Her ne kadar, yasalarda ve daha alt hukuk normlarında şehit kavramının tanımına yer verilmemiş, anılan kavramın yasalarla içeriği ve sınırları belirlenmemiş ise de; görevini ifa ederken vefat edenlerin, olayın oluş şekline göre hak ve menfaatlerinin sosyal güvenlik yasaları veya özel yasalarla korunmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır.
Nitekim görevin ifası sırasında ve görevin neden ve etkisiyle meydana gelen ölüm veya yaralanma olaylarıyla ilgili olarak 5434 sayılı Yasada vazife malûllüğü, dul ve yetim aylığı ve harp malûlü aylığı, 2330 sayılı Yasada nakdi tazminat ve nakdi tazminat aylığı, 3713 sayılı Yasada ise terör nedeniyle meydana gelen ölüm ve yaralanmalar nedeniyle aylık bağlanmasına ilişkin düzenlemeler yer almıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için Türk Medeni Kanununun gaiplik ile ilgili hükümlerine yer verilmesine de gerek görülmüştür.
Türk Medeni Kanununun 32. maddesinde; ölüm tehlikesi içinde kaybolan veya kendisinden uzun zamandan beri haber alınamayan bir kimsenin ölümü hakkında kuvvetli olasılık varsa, hakları bu ölüme bağlı olanların başvurusu üzerine mahkemenin bu kişinin gaipliğine karar verebileceği, aynı Kanunun 35. maddesinde ise; mahkemenin gaipliğe karar vermesi halinde ölüme bağlı hakların, aynen gaibin ölümü ispatlanmış gibi kullanılacağını ve gaiplik kararının ölüm tehlikesinin gerçekleştiği veya son haberin alındığı günden başlayarak hüküm doğuracağını hükme bağlanmıştır.
Olayda, davacının babasının 19.8.1992 tarihinde teröristlerce kaçırıldığı ve kendisinden bir daha haber alınamadığı, Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi`nin 28.9.1999 gün ve E: 1997/257, K: 1999/729 sayılı kararı ile gaipliğine karar verildiği ve 4.12.2001 tarihli veraset ilamının düzenlendiği, mirasçılarına 2330 sayılı Yasa uyarınca görevlerini ifa ederken devlet güçlerini sindirme amacına yönelik olarak yapılan saldırılara maruz kalan kamu görevlilerinin yakınlarına ödenen nakdi tazminatın ödendiği, ayrıca 3713 sayılı Yasanın terör eylemlerine muhatap olarak görevlerini ifa ederken ölen veya öldürülen kamu görevlilerine aylık bağlanacağına ilişkin 21. maddesi uyarınca da yakınlarına aylık bağlandığı hususları dikkate alındığında, kamu görevlisi sıfatı nedeniyle görevini ifa sırasında terör eylemine muhatap olduğu açık olan ve gaiplik kararı ile hakkında ölüm karinesi bulunan davacının babasının şehit statüsünde olduğunun kabulü gerektiğinden, davacının 3713 sayılı Kanunun ek 1. maddesi uyarınca Devlet memuru olma istemini içeren başvurusunun babasının şehit statüsünde olmadığından bahisle reddine ilişkin dava konusu işlemde ve bu işlemin iptali istemiyle açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacının kadrolu hat işçisi olan babasının yaptığı hizmetin niteliği dikkate alındığında geniş anlamda kamu görevlisi sayılması gerektiği açık olup; davalı idare ile davacı arasında davacının babasının kamu görevlisi sayılıp sayılmayacağı hususunda bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüne, Ankara 2. İdare Mahkemesince verilen 12.10.2006 günlü, E:2006/2280, K:2006/1993 sayılı kararın BOZULMASINA, dosyanın İdare Mahkemesine gönderilmesine, 28.04.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY X
Davacıların temyiz istemlerinin reddi ile hukuk ve usule uygun olan İdare Mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.
KARŞI OY XX
3713 sayılı Kanunun ek 1. maddesinde şehit olan kamu görevlilerinin yakınlarına kamuda istihdam olanağının sağlandığı ve davacının babasının TEDAŞ Siirt Müessese Müdürlüğünde kadrolu hat işçisi olması nedeniyle kamu görevlisi statüsünde olmadığı anlaşıldığından, davacının başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle İdare Mahkemesi ısrar kararının bu gerekçeyle onanması gerektiği oyu ile karara katılmıyorum.