Loading...
29.06.2022

Eski Malikin Taşınmazın Kendi Adına Tescili Talebi

T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 
E: 2009/5-131
K: 2009/249
T: 10.6.2009


ÖZET : Dava, davacının kendi istemiyle yola terk edilen ve tapuda da terkin edilen taşınmazın kendi adına tescil istemine ilişkindir. Malikinin muvafakatı ile kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış bulunan yerler nedeniyle eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve karşılık istenemez. Davanın reddine karar verilmelidir.

DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pendik 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.06.2007 gün ve 2006/98 E. 2007/217 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 13.12.2007 gün ve 2007/12006 E. 2007/14959 sayılı ilamı ile;

( ... Dava, davacının kendi istemiyle yola terk edilen ve tapuda da terkin edilen taşınmazın kendi adına tescil istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.

Kamulaştırma Kanununun 35. maddesine göre malikinin muvafakatı ile kamu hizmet ve tesisleri için ayrılmış bulunan yerler nedeniyle eski malikleri tarafından mülkiyet iddiasında bulunulamaz ve karşılık istenemez.

Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden davanın kabulüne karar verilmesi, doğru görülmemiştir... ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 10.06.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
WWW.KARARARA.COM



KARŞI OY : Davacı vekili, 10.03.2006 tarihli dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili, Pendik ilçesi, Doğu mahallesi, 99/3 pafta, 863 ada 36 parsel sayılı taşınmazın 4076 m2 olarak müvekkili adına tapuda kayıtlı olduğunu, vekil edeninin bu yere inşaat yapmak isteğiyle Pendik Belediye Başkanlığına 08.10.1985 tarihli dilekçesiyle müracaat ederek imar durumu verilmesini talep ettiğini, Kartal Belediye Encümeninin 05.12.1985 tarih ve 1364 sayılı kararı ile kadastral parselin A=1826 m2, B=1211 m2, C=907 m2 ve D=132 m2 olarak dört kısma ifraz edildiğini, C ve D harfleriyle özgülenen bölümlerin belediye adına yola terkinine karar verildiği, işlemin ikmali için belediyece 18.12.1985 tarihli yazıyla durumun yerel Tapu Sicil Müdürlüğüne bildirildiğini, 27.01.1986 tarihli dilekçeyle inşaat ruhsatı verilmesini talep ettiği Kartal Belediye Başkanlığınca 01.06.1988 tarihinde 2607 ada 83 numaralı parselde B.A.K inşaat için davacıya temel ruhsatının verildiği; ancak, Pendik Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğü 26.11.1991 tarihli yapı tatil tutanağı düzenlendiğini, ayrıca, İstanbul 2 nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararları uyarınca bu yerde inşaat yapma yasağı getirildiğinden: encümen kararı uyarınca bedelsiz olarak yola terkinine karar verilen 907 ve 132 m2.lik yerlerin önceki mülkiyet hakkı nedeniyle yeniden vekil edeni adına tapuya tesciline karar verilmesini mümkün değil ise tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Belediye Başkanlığı; 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 35. maddesiyle 3194 sayılı İmar Kanununun 15. ve 18.maddelerinden söz ederek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyizi üzerine yerel mahkeme kararı Yüksek 5.Hukuk Dairesince bozulmuştur. Karar düzeltme istemi reddedilmiştir. Mahalli mahkeme önceki kararda direnmiştir. Direnme kararı davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; 863 ada 38 parsel bidayette davacı adına kayıtlıdır. Davacı taraf 1/1000 ölçekli imar planı bulunan; ancak, İmar Kanununun 18.maddesi gereğince işlemleri yapılmamış olan bu yerdeki kadastral parseline inşaat yapmak amacıyla belediyeye müracaat etmiştir. Belediye yukarıda tarih ve sayısı yazılı olan encümen kararı uyarınca davacının kadastral parselini dört parçaya ifraz etmiştir. Bunlardan iki tanesi davacı adına tescil edilmiştir. Uyuşmazlık konusu olan 907 ve 132.m2.lik yerler ise yola terkin edilmiştir.

Davacının ifraz sonucu kendi adına tescil edilen 83 parsel sayılı taşınmazına inşaat yapmak için belediyeden inşaat izni aldığı, bir yıllık süre içerisinde inşaata başlayıp devam etmediği, yapı tatil tutanağı tutulduğu, ayrıca İstanbul 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 28.05.1991 tarih 2682, 04.02.1992 tarihli ve 06.04.1993 tarih. 3054 numaralı kararlarının mevcut olduğu; bu kararlara göre davacının inşaat izni aldığı taşınmazın ikinci ve üçüncü derecede arkeolojik sit alanında kalmakta iken bilahare birinci derecede arkeolojik sit alanında kaldığı, bu konuyla ilgili idari işlemlerin iptali için açılan davaların idari yargı merciinde ret edildiği tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık davacının Kadastral parseline imar durumu alabilmesi için yapılan müracaattan sonra alınan belediye encümen kararı, yapı tatil tutanağı, Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun dosyada belirtilen tarih ve sayılı kararları gibi kararlar idari nitelikte olup eldeki dava ile ilgili değillerdir. Somut olayda, davanın hukuki dayanağı Borçlar Kanununun 244.maddesidir. Eş anlatımla, davacı imar planı bulunan, ancak, İmar Kanununun 15. ve 18.maddesi gereğince imar parselleri oluşturulmayan alanda kalan kadastral parseline inşaat ruhsatı alabilmek ve bina inşa edebilmek için zorunlu olarak davaya konu yerlerini yola terk etmek zorunda kalmıştır. Ne var ki, daha sonraki Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu kararları uyarınca binasını yapamamıştır. Dolayısıyla, zorunlu olarak hibe ettiği şeyin ( somut olayda yola terk edilen yerlerin ) istenilmesi gereği hasıl olmuştur. T.C. Anayasanın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı korunması gereken temel haklardandır. Dolayısıyla, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 35.maddesinin somut olayda uygulanma yeri ve olanağı yoktur. 2942 sayılı Yasanın 35.maddesi " imar mevzuatı uygulanan veya özel parselasyon yapılan yerler..." için düzenlenmiştir. Somut olayda, İmar Kanununun 15.ve 18.maddesi uyarınca resen yapılmış ve kesinleşmiş imar işlemi ( imar, ada ve parselleri ) bulunmamaktadır. davada uygulanması gereken kurallar: Borçlar Kanununun 234 ila 247 maddeleri hükümleridir.

Ancak, davacı eldeki davayı 10.03.2006 tarihinde açmıştır. Ne var ki, davacının bu yerde inşaat yapamayacağı kendinden değil İstanbul 2 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararlarından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla, davacının B.K.244.maddesi uyarınca zorunlu olarak hibe ettiği ( yola terk ettiği ) yerleri istem hakkı mevcuttur. Bunun için B.K. 246. maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmemesi gerekir. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararları ile dava tarihi dikkate alındığında bu sürenin geçtiği tartışmasızdır.

Hal böyle olunca, mahalli mahkemenin ilk kararı ile direnme kararı; özellikle Yargıtay 1.Hukuk Dairesinin yerleşmiş ve kararlılık kazanmış inançlarına uygundur. Ancak, B.K. 246.maddedeki bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek belirtilen nedenle direnme kararı bozulmalıdır. Özellikle maddi olaya ve 2942 sayılı İmar Yasanın 35.maddesine aykırı olan ve 3194 sayılı Yasasının 15. ve 18.maddelerinin uygulama yeri olmadığı kanaatinde olduğumuz Hukuk Genel Kurulunun öteki sayın üyelerince de benimsenen ve bozma şeklinde tecelli eden çoğunluk görüşüne bu sebeplerle katılamıyoruz. Belirtilen nedenlerle mahalli mahkemenin kararının açıkladığımız gerekçelerle değişik bozma yapılması gerektiği kanaatindeyiz.