ÖZET : Uyuşmazlık; irtikap suçundan mahkûmiyetine hükmolunan sanığın, emekliliğinin sonlandırılmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Gerek 765 Sayılı T.C.K. gerek 5237 Sayılı T.C.K.ve gerekse 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Yasasında, mahkûmiyetin yasal sonucu olarak emekliliğin sonlandırılmasına dair fer`i bir ceza bulunmamaktadır.
DAVA : İkna suretiyle irtikap suçundan sanık İ. S.`nın, 765 Sayılı T.C.K.nın 209/2 ve 80. maddeleri uyarınca 7 yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı Kanunun 219 uncu maddesi uyarınca memuriyetten müebbeten mahrumiyetine ilişkin, Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 22.12.2004 gün ve 315-347 Sayılı hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş, hüküm tarihinden sonra 5237 Sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 2.1.2006 gün ve 31747 sayıyla lehe yasa değerlendirmesi yapılmak üzere dosya mahalline iade edilmiştir.
Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesince 1.5.2007 gün ve 55-152 sayı ile;
"... Bu kez, mağdur sayısınca uygulama yapılmak suretiyle sanığın, 765 Sayılı T.C.K.nın 209/2-3 ve 71. maddeleri uyarınca 13 yıl 44 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, ancak önceki hükmün yalnızca sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi nedeniyle, 1412 Sayılı Kanunun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hak hükümleri gözetilerek sonuç olarak 7 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 765 Sayılı Kanunun 219 uncu maddesi uyarınca memuriyetten müebbeten mahrumiyetine ve memuriyetten ihracını gerektirir birden fazla ikna suretiyle irtikap suçundan mahkûm olması ve ayrıca memuriyetten müebbeten mahrumiyet cezasıyla cezalandırılması nedenine dayalı olarak, kararın kesinleşmesine müteakip 64.472.020.0 sicil numarasıyla emekli olduğu görülmekle; emekliliğinin sona erdirilmesi amacıyla kararın bir örneğinin gereği için Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü`ne gönderilmesine...", karar verilmiştir.
Anılan hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 12.5.2008 gün ve 12877-4191 sayı ile;
"... Hükümden sonra yürürlüğe giren 5728 Sayılı Kanunun 562. maddesiyle değişik 5271 Sayılı Kanunun 231/5. maddesi uyarınca sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi amacıyla hükmün BOZULMASINA...", karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesince, 31.10.2008 gün ve 295-351 sayı ile;
"... Sanığın, 765 Sayılı T.C.K.nın 209/2-3 ve 71. maddeleri uyarınca 13 yıl 44 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, ancak önceki hükmün yalnızca sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi nedeniyle, 1412 Sayılı Kanunun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hak hükümleri gözetilmek suretiyle sonuç olarak 7 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 765 Sayılı Kanunun 219/son maddesi uyarınca memuriyetten müebbeten mahrumiyetine ve memuriyetten ihracını gerektirir birden fazla ikna suretiyle irtikap suçundan mahkûm olması ve ayrıca memuriyetten müebbeten mahrumiyet cezasıyla cezalandırılması nedenine dayalı olarak, kesinleşmesine müteakip 64.472.020.0 sicil numarasıyla emekli olduğu görülmekle; emekliliğinin sona erdirilmesi amacıyla kararın bir örneğinin gereği için Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü`ne gönderilmesine...", karar verilmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 26.4.2010 gün ve 960-3011 sayıyla ONANMASINA karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca ise, 14.4.2011 gün ve 97319 sayı ile;
"… İtiraz, mahkeme asıl hükümden sonra sanığın suçuna bağlı olarak fer`i ceza niteliğinde 765 Sayılı T.C.K.nın 219/son maddesine dayanılarak memuriyetten müebbeten mahrumiyetine karar verdikten sonra hükmün yirmialtıncı sırasında; `sanığın memuriyetten ihracını gerektirir birden fazla ikna suretiyle irtikap suçundan mahkûm olması ve ayrıca memuriyetten müebbeten mahrumiyet cezasıyla cezalandırılması nedenine dayalı olarak kararın kesinleşmesine müteakip 64.472. ... sicil numarasıyla emekli olduğu görülmekle emekliliğin sona erdirilmesi amacıyla bir örneğinin gereği için T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne gönderilmesine` dair verdiği kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır.
Gerek 765 Sayılı T.C.K.da, gerekse de 5237 Sayılı T.C.K.da mahkûmiyet hükmüne dayalı olarak emeklilik işleminin iptaline dair bir fer`i ceza olmadığı gibi, 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda da buna dair düzenleme yer almamaktadır. Mahkemenin kanununda yer almayan bir cezaya hükmetmesi, ya da buna yol açacak bir karar vermesi mümkün değildir...", görüşüyle itiraz yasayoluna başvurularak;
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 26.4.2010 gün ve 960-3011 Sayılı onama kararının, sanık İ. S. hakkındaki irtikap suçuna dair olarak kaldırılmasına, 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanma zorunluluğu bulunan 1412 Sayılı CYUY`nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak; Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesi`nin 31.10.2008 gün ve 295-351 Sayılı hükmünün; "sanığın memuriyetten ihracını gerektirir birden fazla ikna suretiyle irtikap suçundan mahkûm olması ve ayrıca memuriyetten müebbeten mahrumiyet cezasıyla cezalandırılması nedenine dayalı olarak kararın kesinleşmesine müteakip 64.472.020.0 sicil numarasıyla emekli olduğu görülmekle emekliliğin sona erdirilmesi amacıyla bir örneğinin gereği için T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne gönderilmesine" dair kısmı çıkartılmak suretiyle düzeltilerek ONANMASINA karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Yargıtay 1. Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu`nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kapsamına göre inceleme, sanık İ. S. hakkında ikna suretiyle irtikap suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Sanığın ikna suretiyle irtikap suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; irtikap suçundan mahkûmiyetine hükmolunan sanığın, emekliliğinin sonlandırılmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
İl Jandarma Alay Komutanlığı Ruhsat Kısım Amiri olarak görev yapan sanık hakkında silah ruhsatı için başvuruda bulunan vatandaşlardan makbuz karşılığı olmaksızın gerekenden fazla para almak şeklindeki eylemleri sebebiyle ikna suretiyle irtikap suçundan kamu davası açıldığı, yerel mahkemece de sanığın bu suçtan mahkûmiyetiyle aynı zamanda emekliliğinin sonlandırılmasına da karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulması için öncelikle, öğreti ve uygulamada; "suç ve cezada yasallık" veya "yasasız suç ve ceza olmaz" olarak isimlendirilen ilkenin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anayasanın 38. maddesinde; "kimse işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" biçiminde düzenlenen bu ilke, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7. maddesinde; "hiç kimse, işlendiği zaman ulusal ve uluslararası hukuka göre suç sayılmayan bir fiil veya ihmalden dolayı mahkûm edilemez, yine hiç kimseye suçun işlendiği sırada uygulanabilecek olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez" şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Suçta ve cezada yasallık ilkesi, 765 Sayılı T.C.K.nın 1. maddesinde; "Kanunun sarih olarak suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilmez, kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz" şeklinde hüküm altına alınmış, 5237 Sayılı T.C.K.nda da, tıpkı 765 Sayılı T.C.K.nda olduğu gibi suçta ve cezada yasallık ilkesine yer verilmiş, bu kapsamda 5237 Sayılı T.C.K.nın 2. maddesi "kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz, kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz" şeklinde düzenlenmiştir.
Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 21.2.2006 gün ve 14-28 Sayılı kararında yer verildiği üzere; suçta ve cezada yasallık ilkesi güvenlik tedbirleri bakımından da geçerlidir.
Çağdaş ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olan suçta ve cezada yasallık ilkesi, öğretide; ceza yaptırımıyla karşılanan ve suç adı verilen hareketlerin, önceden yasalar tarafından belirlenmesi ve yasak edilen bu eylemlere ancak yasaların gösterdiği cezaların ve güvenlik tedbirlerinin uygulanması biçiminde de tanımlanmaktadır.
İlkenin amacı; kişinin, yasakoyucu tarafından yasaklanan ve yaptırıma bağlanan hangi eylemleri işlediği zaman hangi ceza veya güvenlik tedbiriyle cezalandırılacağını önceden bilmesini sağlamaktır.
Bu ilkeye göre, işlendiği sırada, Kanunun açıkça suç saymadığı fiilden dolayı hiç kimseye ceza verilemeyeceği gibi, hiç kimse belli bir suçla ilgili olarak yasada öngörülmeyen ceza veya güvenlik tedbiri veya yasada öngörülenden daha fazla bir cezayla cezalandırılamaz.
Anılan ilke uyarınca; yargısal kararlarla suç ve ceza konulması ve yargıçların yasadaki suç tanımında gösterilen unsurları taşımayan bir eylemi suç sayması ve yasada öngörülen ceza ve güvenlik tedbiri dışında bir cezaya veya güvenlik tedbirine hükmetmesi olanaklı değildir.
Suç ve cezaların ancak yasalarla konulabilmesi ilkesinin doğal sonucu olarak, ceza hukukunda, medeni hukukta olduğu gibi, yasada hüküm bulunmayan hallerde, kıyas yoluyla diğer hukuki düzenlemeler ile örf ve adetten yararlanma olanağı da bulunmamaktadır.
5252 Sayılı Türk Ceza Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 12. maddesiyle 01 Haziran 2005 tarihinde tüm ek ve değişiklikleriyle birlikte yürürlükten kaldırılan 765 Sayılı Türk Ceza Yasasının 11. maddesinde cezalar, cürümlere ve kabahatlere mahsus olmak üzere düzenlenmiş olup, cürümlere mahsus cezalar; "ağır hapis, hapis, ağır para cezası ve kamu hizmetlerinden mahrumiyet", kabahatlere mahsus cezalar ise; "hafif hapis, hafif para cezası ve belirli bir meslek sanatın tatili" şeklinde sıralanmıştır.
Öğretide de cezalar; "asli, fer`i ve mütemmim" olarak adlandırılmış, asli cezanın, yasa koyucunun o suça mahsus ve doğrudan doğruya suçun karşılığı olmak üzere koyduğu yaptırım olduğu konusunda genel bir uzlaşı sağlanmış, ancak fer`i ve mütemmim cezalar konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bir kısım yazara göre, fer`i cezanın herhangi bir hükme ve hakim kararına gerek olmaksızın asli cezaya eklenen ceza olduğu, mütemmim cezaların ise, hakimin hükmünde ayrıca gösterilmesinin zorunlu bulunduğu, diğer bir kısım yazara göre ise; yukarıdaki tanımların aksine, asıl cezaya eklenen ve infazı hükmedilmesine bağlı olan cezanın fer`i, hükme gerek kalmaksızın, mahkûmiyetin yasal sonucu olarak, kendiliğinden mahkûmiyete eklenen cezaların ise mütemmim cezalar olduğu belirtilmiştir.
Yargısal kararlarda da, memuriyetten yoksunluk, kamu hizmetlerinden yasaklılık, belirli bir meslek ve sanatın tatili veya yasal kısıtlılığı gerektiren diğer hallerde, başka bir anlatımla 765 Sayılı Kanunun 20, 25, 31, 33, 34 ve 35. maddelerinin uygulanma koşullarını gösteren kararlarda, kavram birliği bulunmamakla birlikte ek ceza, mütemmim ceza ve fer`i ceza terimlerine yer verilmiştir.
5237 Sayılı T.C.K.nın 45 ila 60. maddelerinde; suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımlar, ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlenmiş, bir kısım kabahatlerin Ceza Yasasından çıkarılması, bir kısım kabahatlerin de suç olarak düzenlenmesi nedeniyle, ağır ve hafif hapis ile ağır ve hafif para cezası ayrımı kaldırılarak, ceza olarak sadece hapis ve adli para cezası öngörülmüş, hapis cezası da süresi ve infaz koşulları dikkate alınmak suretiyle, ağırlaştırılmış müebbet, müebbet ve süreli hapis cezası şeklinde üçlü bir ayrıma tabi tutulmuş, ayrıca süreli hapis cezası da kısa ve uzun süreli olmak üzere ikili bir ayrıma tabi tutularak kısa süreli hapis cezası yerine uygulanabilecek seçenek yaptırımlara yer verilmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Gerek 765 Sayılı T.C.K. gerek 5237 Sayılı T.C.K.ve gerekse 5434 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Yasasında, mahkûmiyetin yasal sonucu olarak emekliliğin sonlandırılmasına dair fer`i bir ceza bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulü ile, Özel Daire onama kararı kaldırılarak yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CYUY`nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak; "... sanığın memuriyetten ihracını gerektirir birden fazla ikna suretiyle irtikap suçundan mahkûm olması ve ayrıca memuriyetten müebbeten mahrumiyet cezasıyla cezalandırılması nedenine dayalı olarak kararın kesinleşmesine müteakip 64.472.020.0 sicil numarasıyla emekli olduğu görülmekle emekliliğin sona erdirilmesi amacıyla bir örneğinin gereği için T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne gönderilmesine..." cümlesinin hükümden çıkartılması suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün düzeltilerek ONANMASINA karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne,
2- ) Yargıtay 5. Ceza Dairesi`nin 26.4.2010 gün ve 960-3011 Sayılı onama kararının sanık İ. S. hakkında irtikap suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak kaldırılmasına,
3- ) Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesi`nin 31.10.2008 gün ve 295-351 Sayılı hükmünün sanık İ. S. hakkında irtikap suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak BOZULMASINA,
Ancak; yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 Sayılı CYUY`nın, 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322. maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak; "sanığın memuriyetten ihracını gerektirir birden fazla ikna suretiyle irtikap suçundan mahkûm olması ve ayrıca memuriyetten müebbeten mahrumiyet cezasıyla cezalandırılması nedenine dayalı olarak kararın kesinleşmesine müteakip 64.472.020.0 sicil numarasıyla emekli olduğu görülmekle emekliliğin sona erdirilmesi amacıyla bir örneğinin gereği için T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne gönderilmesine" cümlesinin hükümden çıkartılması suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek ONANMASINA,
4- ) Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 21.06.2011 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat