Loading...
07.06.2022

Dilekçede Kullanılan Bazı Sözlere İlişkin

T.C. Yargıtay Ceza Genel Kurulu 
T. 03.01.2015
E. 2014/694
K. 2015/4

Şikâyetli avukat hakkında “Davacı ...Konut Yapı Kooperatifi vekili sıfatıyla, davalı müşteki aleyhinde ... Asliye 3. Hukuk Mahkemesinin 2011/160 esasına kayden açıp takip ettiği muarazanın meni ve tahliye davasında mahkemeye sunduğu 04.11.2011 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, davalı müştekiye yönelik olarak “...Davalı ve yandaşları zorbalık yöntemiyle işgal etmekle kalmamış, işgalden bu yana da zorbalıklarıyla müvekkil kooperatifin diğer ortaklarına karşı ve genel kurulun seçip görevlendirdiği yönetim kurullarının üyelerine karşı da zora başvurmaktadırlar, ...tanık dinlenme usulü sebeplerle davalıya birkaç ay daha kazandırdığı takdirde davalı ve yandaşları zorbalıklarını birkaç ay daha sürdürmüş olacaklardır” şeklinde, ... Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2011/282 esasına kayden görülmekte olan itirazın iptali konulu davada sunduğu rapora itiraz ve ek rapor talepli 30.04.2012 tarihli dilekçede, “...Davalı A.Ö. ile kırk kadar zorba yandaşı kendi oylarıyla alınmış genel kurul kararma aykırı olarak işgal ettikleri 48 meskeni boşaltmadıkları gibi, ....bununla da yetinmeyip zorbalığa sapmışlar orada oluşturdukları işgalci lobisini haydut çetesi haline getirip yönetim kurulu başkanını yumruklamışlardır....” şeklinde ve davacı müştekinin müvekkili aleyhinde ... 3. İş Mahkemesi’nin 2011/31 esasına kayden açtığı alacak davasının kabulüne dair verilen 23.02.2012 tarih ve 2012/108 sayılı kararın temyizi amacıyla sunduğu 29.03.2012 tarihli temyiz dilekçesinde, “... Davacı A.Ö.`da yüklenici şirketin 21.12.2008`de önceki payandalarından biridir...", şeklinde iddia ve savunma sınırlarını aşan ifadelere yer verdiği”  iddiasıyla başlatılan disiplin kovuşturması sonucunda şikâyetli avukatın uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Şikayetli avukat önceki savunmalarında ve itirazında özetle, şikâyete konu yazıları yazdığı dosyada ...Konut Yapı Kooperatifi vekili olduğunu, müvekkil kooperatifin ortak mallarını işgal ettiklerini, hukuk mücadelesini sürdüren kişi olarak karşılarında somut olarak kendisini gördüklerinden yıldırma amaçlı bu şikayeti yaptıklarını, haksız işgali sona erdirmek için davada müvekkili kooperatifinin haklarını korumaya çalıştığını, savunma sınırını aşmadığını, bunun için hiçbir sebep olmadığını, şikayetçinin hukuki durumunu açıklamak için kullandığı (zorba)kelimesini hak ettiğinin çekişmesiz olduğunu, Ağır Ceza Mahkemesi’nin savunma imkanı vermeden, sözleri doğrudan şikayetçinin kişilik haklarına saldırı kabul ettiğini, temyiz yolunun kapalı olduğunu,  mahkemenin temyiz talebinin reddine dair kararını da anayasal savunma haklarının kısıtlandığı gerekçesiyle temyiz ettiğini, Meslek Kuruluşunun gerçeği daha ayrıntılı araştırması gerektiğini belirtmiştir.

İncelenen dosya kapsamından;

Şikâyetli avukatın disiplin kovuşturmasına konu eylemi nedeniyle ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/87 Esas sayılı dosyası ile “Hakaret” suçundan açılan dava sonucunda Mahkeme’nin 2013/436 Karar sayılı ve 24.09.2013 tarihli kararıyla şikâyetli avukatın TCK.nın 125/1, 43/1, 62 ve 52/2.maddeleri uyarınca 2.790,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK. nın 231.maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 24.09.2013 tarihinde kesinleştiği, Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 2013/40545 Esas ve 2014/851 Karar sayılı, 16.01.2014 tarihli kararla onandığı,

Mahkeme’nin karar gerekçesinde “…... Baro Levhasında …sicil numarasıyla kayıtlı avukat olarak görev yapan sanığın, davacı ...Konut Yapı Kooperatifi vekili sıfatıyla, davalı-şikâyetçi aleyhinde ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/160 Esasına kay den açıp takip ettiği muarazanın men-i ve tahliye davasında mahkemeye sunduğu 04.11.2011 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, davalı şikâyetçiye yönelik "... Davalı ve yandaşları zorbalık yöntemiyle işgal etmekle kalmamış, işgalden bu yana da zorbalıklarıyla müvekkil kooperatifin diğer ortaklarına karşı ve genel kurulun seçip görevlendirdiği, yönetim kurullarının üyelerine karşı da zora başvurmaktadırlar..., tanık dinlenme usulü sebeplerle davalıya bir kaç ay daha kazandırdığı takdirde davalı ve yandaşları zorbalıklarını bir kaç ay daha sürdürmüş olacaklardır" şeklinde, ... Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nin 2011/282 Esasına kayden görülmekte olan itirazın iptali konulu davada sunduğu rapora itiraz ve ek rapor talepli 30.04.2012 tarihli dilekçede, "... Davalı A. Ö. ile kırk kadar zorba yandaşı kendi oylarıyla alınmış genel kurul kararına aykırı olarak işgal ettikleri 48 meskeni boşaltmadıkları gibi, ....bununla da yetinmeyip zorbalığa sapmışlar orada oluşturdukları işgalci lobisini haydut çetesi haline getirip yönetim kurulu başkanını yumruklamışlardır..." şeklinde ve davacı şikâyetçinin müvekkili aleyhinde ... 3. İş Mahkemesi’nin 2011/31 Esasına kayden açtığı alacak davasının kabulüne dair verilen 23.02.2012 tarih ve 2012/108 sayılı kararın temyizi amacıyla sunduğu, 29.03.2012 tarihli temyiz dilekçesinde, "... Davacı A.Ö.`da yüklenici şirketin 21.12.2008 de önceki payandalarından biridir..." ifadelerini kullandığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar sanığın kullanılan ifade ve ibarelerin savunma hakkı kapsamında kaldığını savunduğu görülmekteyse de savunma hakkının ilgili davanın özü ve delillerle ilgili olup esas ve üslup itibariyle hukuk içinde kalmasında zaruret bulunduğundan, kullanılan "işgalci çetesi, zorba, işgalci lobisi, haydut çetesi” gibi kavramların açık biçimde hakaret içerdiği değerlendirildiğinde, bu yöndeki savunmaya itibar olunmamıştır…” ifadelerinin yer aldığı,

Şikâyetçinin şikâyetli avukata hakaret suçundan yargılandığı ... 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2012/655 Esas, 2013/430 Karar sayılı ve 21.05.2013 tarihli kararı ile şikâyetçi hakkında hakaret suçunun müşteki ile karşılıklı olarak birbirlerine karşı işlenmiş olduğu anlaşıldığından ceza verilmesine yer olmadığına karar verildiği,

Şikâyetli avukatın disiplin sicil özetinde 13.03.1993 tarihinde kesinleşmiş uyarma cezasının, 08.07.2005 tarihinde kesinleşmiş uyarma cezasının, 07.11.2008 tarihinde kesinleşmiş uyarma cezasının bulunduğu anlaşılmaktadır.

Anayasa’nın 36. maddesine göre, “herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir “, Eski TCK’nun 486., yeni TCK’nun 128. maddesi de, “Yargı mercileri veya idari makamlar nezdinde yapılan yazılı veya sözlü başvuru, iddia ve savunmalar kapsamında, kişilerle ilgili olarak somut isnadlarda ya da olumsuz değerlendirmelerde bulunulması halinde ceza verilemez” hükmünü içermektedir. Bu evrensel kuralların kabulü ile iddia ve savunma dokunulmazlığı anayasal ve yasal teminat altına alınmıştır. Her hakta olduğu gibi iddia ve savunma dokunulmazlığı da sınırsız olmayıp, m. devamında, “Ancak, bunun için, isnat ve değerlendirmelerin, gerçek ve somut vakıalara dayanması ve uyuşmazlıkla bağlantılı olması gerektiği” bildirilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.10.1998 tarih, E. 1998/225, K. 1998/316 sayılı kararında, “... Görülüyor ki, Anayasa’nın kabul ettiği esasa göre, iddia ve savunma hakkının kullanılması ancak meşru vasıta ve yollardan yararlanmak suretiyle olmalıdır. İddia ve savunma hakkının her türlü etkiden uzak olarak kullanılması esastır. Bir davada tarafların yargı mercileri önünde iddia ve savunmalarını hiçbir endişeye kapılmadan serbestçe yapmaları gerekir. Ancak bu serbesti, dava konusu olayın aydınlığa kavuşması, bir başka anlatımla hakkın meydana çıkarılmasına vesile olması amacına hizmet etmelidir. Böyle olduğu takdirde Anayasa’nın öngördüğü meşru vasıta ve yollara başvurulmuş olur. Ancak o dava sebebiyle söylenmesinde ve yazılmasında yarar bulunmayan, diğer bir deyişle davanın aydınlığa kavuşmasında ve hakkın meydana çıkarılmasında hiçbir olumlu etkisi olmayan, hakareti oluşturan yazı ve sözlerin kullanılmasında meşruiyet vardır denilemez. Bu gibi durumlarda iddia ve savunma sınırı aşılmış ve dolayısıyla haysiyetler korunmamış olur...”

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 02.05.1975 tarih, E.1974/1160, K. 1975/5782 sayılı kararında da, “Avukat, müvekkillerinin çıkarlarını hasmının zararlarını gözetmeden, sert bir biçimde savunmak zorundadır. Çünkü meslek ödevi bunu gerektirir. Ancak avukatın, temsil ettiği tarafın çıkarlarını korumasının gerektirdiği ölçüyü ve objektif tartışma sınırını aşan, yersiz ve icapsız olarak karşı tarafın kişiliğini hedef tutan, O’nu küçük düşürmeye ve dürüst olmayan bir kişi olarak göstermeye yönelik saldırılar hukuka aykırıdır ve avukatın sorumluluğunu gerektirir. Başka bir deyişle karşı tarafın kişisel ilişkilerini rencide edebilecek savunmasını, davanın amacı haklı gösterdiği, savunma gerçekten esasa yararlı ve etkili olduğu, hatta zaruri bulunduğu takdirde hukuka aykırılıktan söz edilmesi olanaksızdır...” denilmektedir.

04.11.2011 tarihli dilekçede "işgalci çetesi, zorba, işgalci lobisi, haydut çetesi” sözlerini kullandığı görülmüştür.

Şikâyetli avukatın dilekçesinde kullandığı sözlerin “hakkın ortaya çıkarılmasına yararlı, etkili ve hatta zaruri açıklama” olduğu, “objektiflik, gerçek ve somut vakıalara dayanma”, “uyuşmazlıkla bağlantılılık” ve “hukuki açıklama” esaslarına uygun açıklama olarak kabul edilecemeyeceği ve savunma sınırları içinde olmadığından eylemin disiplin suçu olduğuna ilişkin Baro Disiplin Kurulunca yapılan hukuksal değerlendirme isabetli olmakla itirazın reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

Sonuç olarak Şikâyetli avukat A.G.’ın itirazının reddine,

1-... Barosu Disiplin Kurulunun “Uyarma Cezası Verilmesine” ilişkin 09.07.2014 günlü 2013/44 Disiplin Esas, 2014/62 Karar sayılı kararının ONANMASINA

2-Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesi’nde dava yolu açık olmak üzere,

Oy birliği ile karar verildi.