(4721 S. K. m. 194) (4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu Hakkında Genelge METİN)
İstemin Özeti: Danıştay Onuncu Dairesi`nin 23/01/2013 günlü, E:2008/3450, K:2013/323 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması, davacı tarafından istenilmektedir.
Savunmaların Özeti: Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Fuat Kara
Düşüncesi: Uyuşmazlık, dava konusu bireysel işlem ve davacının iddiaları birlikte değerlendirildiğinde, aile konutu şerhinin kim tarafından, nasıl terkin edilebileceğine; bu kapsamda, Genelgenin 5. maddesinde yer alan bu konuda alınmış mahkeme kararı ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine ve Mahkemece verilmiş "boşanma kararının" bu çerçevede değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine yönelik bulunmaktadır.
4721 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 194. maddesi uyarınca, aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlı bulunmaktadır. Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş, konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla ancak evlilik birliği süresince ileri sürebilir. Esasen, evlilik ölümle veya boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, Türk Medeni kanunun 194. maddesinin aile konutuna sağladığı koruma da sona erer. Zira, taraflar arasındaki evlilik birliği, boşanma kararı ile sona erdiğinden, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan olan aile konutu da bu özelliklerini kaybetmiştir. Bu itibarla, malik olan eşin aile konutu şerhinin terkinine yönelik mahkeme kararının yanında, bu karara gerek bulunmaksızın şerhi ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne sadece boşanma kararını ibraz ederek de terkin ettirebilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, olayda, davacının mahkemece verilen boşanma kararını ibraz etmek suretiyle söz konusu aile konutu şerhinin kaldırılması için yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin; davacının menfaatini etkileyen, kamu gücü kullanılarak, tek taraflı tesis edilmiş bir idari işlem olduğu sonucuna varıldığından söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davanın idari yargıda görülmesi gerekmektedir.
Bu durumda, boşanmaya ilişkin mahkeme kararını ibraz etmek suretiyle aile konutu şerhinin terkini istemiyle yapılan başvurunun, eski eşin muvafakat etmesi veya bu konuda mahkeme kararı ibrazı halinde mümkün olduğu nedeniyle reddine ilişkin bireysel işlem yönünden davanın idari yargıda görülmesine; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgenin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 5. maddesinin son fıkrasında yer alan bu konuda alınmış ibaresinde hukuka uyarlık bulunmaması nedeniyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiğinden, temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Dava; davacının, maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24.03.2008 tarih ve 154-1295 sayılı işlem ile bu işlemin dayanağı olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı`nın 11/06/2002 günlü, 2002/7 sayılı, "4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgesinin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 5. maddesinin son fıkrasında yer alan bu konuda alınmış ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay Onuncu Dairesinin 23/01/2013 günlü, E:2008/3450, K:2013/323 sayılı kararıyla; 4721 sayılı Yasanın 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; düzeltmenin, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde olabileceği; Tapu Sicili Tüzüğünün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceği; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun`un 4. maddesinde ise, 4721 sayılı Yasanın Üçüncü Kısım hariç İkinci Kitabından (Aile Hukuku) doğan dava ve işlerin aile mahkemelerinin görevine girdiğinin kurala bağlandığı; buna göre, uyuşmazlığın, davacının maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24/03/2008 günlü, 154-1295 sayılı işlemin iptali istemine yönelik bölümünün görüm ve çözümünün, söz konusu istemin tapu kaydında değişiklik doğurması ve aile hukukundan kaynaklanması nedeniyle adli yargı yerine ait bulunduğu; davanın, 11/06/2002 günlü, 2002/7 sayılı Genelgenin 5. maddesinin son fıkrasında yer alan bu konuda alınmış ibaresinin iptali istemine gelince; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu`nun İkinci Kitabının (Aile Hukuku) Birinci Kısmında (Evlilik Hukuku) yer alan "Evliliğin Genel Hükümleri" başlıklı bölümünün, "Aile Konutu" başlıklı 194. maddesinde, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur." hükmüne yer verildiği; Danıştay Birinci Dairesi tarafından incelenerek (12.10.2004 tarih ve E:2004/372, K:2004/263 sayılı karar) yürürlüğe konulan Tapu Sicili Tüzüğü`nün Temlik Hakkını Yasaklayan Şerhler İçin Aranacak Belgeler başlıklı 57. maddesinin (d) bendinde, aile konutu şerhi için, tapu müdürlüklerince, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanının aranması gerektiği; dava konusu 2002/7 sayılı Genelgenin 1. maddesinde, malik olmayan eşin talebi üzerine, evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin işlenmesi gerektiği; 5. maddesinde ise, şerhin malik olmayan eşin talebiyle işlenmesi halinde, yine malik olmayan eşin talebiyle; malik olmayan eşin ölümü ya da bu konuda alınmış mahkeme kararının ibrazı halinde, diğer eşin tek taraflı talebiyle terkin edileceği kurallarına yer verildiği; Aile konutunun, Türk hukukuna, 4721 sayılı Yasayla giren bir kavram olduğu ve aile yaşantısına özgülenen yeri anlatmak amacıyla kullanıldığı; Aile konutu şerhinin ise, eşlerden birinin mülkiyetinde olan taşınmazın aile yaşantısına özgülenmesi haline münhasır olarak, malik olmayan eşin, kendi bilgi ve rızası dışındaki hukuki muameleler sonucu mağdur olmasını önlemek amacıyla getirilen bir koruma tedbiri niteliğinde bulunduğu; eşlerin kiracı sıfatıyla ikamet ettikleri, ortak yaşantılarını sürdürdükleri ev de aile konutu sıfatına sahip olabilirken, aile konutu şerhinin yalnızca eşlerden birinin malik olduğu taşınmaz üzerine konulabildiği; bu şerhin konulması suretiyle, malik olan eşin taşınmazı üzerindeki tasarruf yetkisinin kullanımı, -evlilik birliğinin hukuken devam etmesi kaydıyla- malik olmayan eşin açık rızasının varlığına bağlandığı; bu rızanın bulunmaması halinde, mahkeme kararı dışında, söz konusu taşınmaz üzerinde kısıtlayıcı veya yükümlendirici herhangi bir işlem yapılamadığı; uyuşmazlığın, aile konutu şerhinin kim tarafından, nasıl terkin edilebileceğine; bu kapsamda, Genelgenin 5. maddesinde yer alan bu konuda alınmış mahkeme kararı ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine yönelik olduğu; 4721 sayılı Yasada tapu sicili işlemleri, konusuna göre tescil ve şerhler olarak iki ana başlıkta ele alındığı, anılan Yasanın 1009, 1010, 1011. maddelerinde tapu kütüğüne işlenecek şerhlere ilişkin düzenlemelere yer verildiği; 1014. maddesinde, bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesinin, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabileceği; 1015. maddesinde, tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin yapılabilmesinin, istemde bulunanın, tasarruf yetkisini ve hukukî sebebi belgelemiş olmasına bağlı olduğu; 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; düzeltmenin, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde olabileceği; tapu memurunun, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re`sen düzelteceği; Tapu Sicili Tüzüğünün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceğinin kurala bağlandığı; yukarıda aktarılan hükümlerin incelenmesinden anlaşılacağı gibi; bir taşınmazın tapu sicil kaydında mevcut herhangi bir şerhin terkini, "kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin talebine" ya da "mahkeme kararına" bağlı bulunduğu; bu itibarla, Genelgenin 5. maddesinde yer alan bu konuda alınmış mahkeme kararı ibaresinden, aile konutu şerhinin terkinine yönelik kararın anlaşılması gerektiğinden, söz konusu kuralın, yukarıda aktarılan mevzuata uygun olduğu; davacı tarafından, Genelgede yer alan "bu konuda alınmış mahkeme kararı" ibaresine, kesinleşmiş boşanma kararlarının da dahil olması gerektiği iddia edilmekte ise de; Medeni Yasa hükümlerini -genişletici yoruma tabi tutmaksızın- uygulamakla görevli olan tapu idaresinin, anılan Yasayla tapu kaydındaki şerhi terkine yetkili olduğu belirlenen "hak (şerh) lehdarı talebi" ya da "terkine ilişkin mahkeme kararı" haricinde, genişletici yorum suretiyle, kesinleşmiş boşanma kararının da terkin için yeterli olacağı yolunda düzenleme ve uygulama yapması mümkün olmadığından, davacının söz konusu iddiasına itibar edilmediği gerekçesiyle davanın 24/03/2008 günlü, 154-1295sayılı işleme yönelik kısmının görev yönündenreddine;11/06/2002 günlü, 2002/7 sayılı Genelgenin 5.maddesinin son fıkrasında yer alan bu konuda alınmış ibaresine ilişkin kısmına yönelik olarak davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, anılan kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davacının temyiz isteminin reddine, Danıştay Onuncu Dairesinin 23/01/2013günlü,E:2008/3450,K:2013/323 sayılı kararının onanmasına, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.04.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Dava; davacının, maliki olduğu taşınmazın tapu kaydına eşinin istemi üzerine konulan aile konutu şerhinin terkin edilmesi istemli başvurusunun reddine ilişkin 24/03/2008 günlü, 154-1295 sayılı işlem ile bu işlemin dayanağı olan Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Tasarruf İşlemleri Dairesi Başkanlığı`nın 11/06/2002 günlü, 2002/7 sayılı, "4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgesinin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 5. maddesinin son fıkrasında yer alan bu konuda alınmış ibaresinin iptali istemiyle açılmıştır.
T.C. Anayasasının 41. maddesinde; ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve eşler arasında eşitliğe dayandığı, Devletin ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alacağı, teşkilatı kuracağı belirtilmiştir.
T.C. Anayasasının anılan hükmü ve 3232 sayılı Kanunla kabul edilen Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesinde öngörülen ilkeler doğrultusunda 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu`nda, meslek seçimi, kadının ikametgahı, oturulacak konutun seçimi, aile konutu vb. konularda düzenlemeler yapılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu`nun 194. maddesinde, "Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini isteyebilir. Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur." hükmüne yer verilmiştir.
Tapu Sicili Tüzüğünün 57. maddesinin (d) bendinde, aile konutu şerhinin konulabilmesi için, tapu müdürlüklerince, konutun aile konutu olduğunu kanıtlayan muhtarlıktan ve varsa apartman yönetiminden alınmış belge ile vukuatlı nüfus kayıt örneği veya evlilik cüzdanının aranması gerektiği; 2002/7 sayılı Genelgenin 1. maddesinde ise, malik olmayan eşin talebi üzerine, evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin işlenmesi gerektiği kuralları yer almıştır.
Aile konutunun tanımına 4721 sayılı Medeni Kanunu`nun 194. maddesi metninde yer verilmemiştir. Anılan maddenin gerekçesinde ise, aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan olarak, Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünün 01/06/2002 günlü, 2002/7 sayılı Genelgesinde de aile konutu "eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği ve düzenli yerleşim amacıyla kullandıkları mekan" olarak tanımlanmıştır.
Aynı Yasanın 1014. maddesinde, bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesinin, ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılabileceği; 1015. maddesinde, tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin yapılabilmesinin, istemde bulunanın, tasarruf yetkisini ve hukukî sebebi belgelemiş olmasına bağlı olduğu; 1027. maddesinde, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memurunun, tapu sicilindeki yanlışlığı ancak mahkeme kararıyla düzeltebileceği; düzeltmenin, eski tescilin terkini ve yeni bir tescilin yapılması biçiminde olabileceği; tapu memurunun, basit yazı yanlışlıklarını, tüzük kuralları uyarınca re`sen düzelteceği; işlem tarihinde yürürlükte bulunan Tapu Sicili Tüzüğünün 78. maddesinde de, tapu sicilinde terkinin, hak sahibinin veya yetkili makamın istemine ya da mahkeme kararına dayalı olarak yapılabileceği kurala bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden; davacının ikamet ettiği taşınmaz üzerine eski eşinin talebi üzerine 25/12/2007 tarihinde "Aile Konutu" şerhi konulduğu, davacı tarafından Tapu Sicil Müdürlüğüne Ankara 5. Aile Mahkemesi`nin 26/12/2007 günlü, E:2007/1060 K:2007/1364 sayılı boşanma kararı ibraz edilerek söz konusu şerhin kaldırılmasının istenildiği, bu talebin reddi üzerine bu kez davacı tarafından aynı istemle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne başvurulduğu, dava konusu edilen 24/03/2008 günlü, 1295 sayılı işlemle aile konutu şerhinin terkininin eski eşin muvafakat etmesi veya bu konuda mahkeme kararı ibrazı halinde mümkün olduğu gerekçesiyle reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu 2002/7 sayılı Genelgenin 1. maddesinde, malik olmayan eşin talebi üzerine, evlilik birliğinin hukuken devam ettiğini kanıtlayan nüfus kayıt örneği ile bu konutta birlikte yaşantılarını sürdürdüklerini kanıtlayan muhtarlıktan alınmış belgenin ibrazı halinde, aile konutu şerhinin işlenmesi gerektiği; 5. maddesinde ise, şerhin malik olmayan eşin talebiyle işlenmesi halinde, yine malik olmayan eşin talebiyle; malik olmayan eşin ölümü ya da bu konuda alınmış mahkeme kararının ibrazi halinde, diğer eşin tek taraflı talebiyle terkin edileceği kurallarına yer verilmiştir.
Uyuşmazlık, dava konusu bireysel işlem ve davacının iddiaları birlikte değerlendirildiğinde, aile konutu şerhinin kim tarafından, nasıl terkin edilebileceğine; bu kapsamda, Genelgenin 5. maddesinde yer alan bu konuda alınmış mahkeme kararı ibaresinden ne anlaşılması gerektiğine ve Mahkemece verilmiş "boşanma kararının" bu çerçevede değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine yönelik bulunmaktadır.
4721 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 194. maddesi uyarınca, aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlı bulunmaktadır. Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş, konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla ancak evlilik birliği süresince ileri sürebilir. Esasen, evlilik ölümle veya boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, Türk Medeni Kanununun 194. maddesinin aile konutuna sağladığı koruma da sona erer. Zira, taraflar arasındaki evlilik birliği, boşanma kararı ile sona erdiğinden, eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı anılarla dolu bir alan olan aile konutu da bu özelliklerini kaybetmiştir. Bu itibarla, malik olan eşin aile konutu şerhinin terkinine yönelik mahkeme kararının yanında, bu karara gerek bulunmaksızın, şerhi, ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne sadece mahkemeden alınmış boşanma kararını ibraz ederek de terkin ettirebilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, olayda, davacının mahkemece verilen boşanma kararını ibraz etmek suretiyle söz konusu aile konutu şerhinin kaldırılması için yaptığı başvurusunun reddine ilişkin işlemin; davacının menfaatini etkileyen, kamu gücü kullanılarak, tek taraflı tesis edilmiş bir idari işlem olduğu sonucuna varıldığından söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davanın idari yargıda görülmesi gerekmektedir.
Bu durumda, boşanmaya ilişkin mahkeme kararını ibraz etmek suretiyle aile konutu şerhinin terkini istemiyle yapılan başvurunun, eski eşin muvafakat etmesi veya bu konuda mahkeme kararı ibrazı halinde mümkün olduğu nedeniyle reddine ilişkin bireysel işlem yönünden davanın idari yargıda görülmesine; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu" konulu Genelgenin "Aile Konutu Şerhi" başlıklı kısmının 5. maddesinin son fıkrasında yer alan bu konuda alınmış ibaresinde hukuka uyarlık bulunmaması nedeniyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiğinden, aksi yönde verilen karara katılmıyoruz.