IV. INCELEME VE GEREKÇE
17. Mahkemenin 4/11/2015 tarihinde yapmıs oldugu toplantıda, basvurucunun 3/4/2013 tarihli ve 2013/2386 numaralı bireysel basvurusu incelenip geregi düsünüldü:
A. Basvurucunun Iddiaları 18. Basvurucu, murisi tarafından 29/7/2010 tarihinde Istanbul 3. Icra Hukuk Mahkemesine yapılan sikayetin degerlendirilmesine iliskin süreçte eksik ve hatalı inceleme yapıldıgını, kesin delil niteligi olan bazı delillerin degerlendirme dısı bırakıldıgını, Mahkemenin gerekçesiz karar verdigini, ayrıca kararın 2004 sayılı Kanun`un 18. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen on günlük süre içinde verilmedigini belirterek adil yargılanma hakkının ve etkili basvuru hakkının ihlal edildigini ileri sürmüs; tazminata hükmedilmesini talep etmistir.
B. Degerlendirme
19. Basvuru dilekçesi ve ekleri incelendiginde basvurucunun; bireysel basvuruya konu yargılama sürecinde eksik ve hatalı inceleme yapıldıgını, kesin delil niteligi olan bazı delillerin degerlendirme dısı bırakıldıgını ve bu delillere iliskin gerekçeli kararda herhangi bir degerlendirme yapılamadıgını belirterek adil yargılanma hakkının ve etkili basvuru hakkının ihlal edildigini ileri sürdügü anlasılmıstır. Anayasa Mahkemesi, olayların basvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile baglı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi yapar {Tahir Canan, B. No: 2012/969,18/9/2013, § 16). Anılan ihlal iddiaları yargılama sürecinin ve yargılama sonunda verilen kararın adil olup olmadıgına iliskin oldugundan iddiaların, yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadıgı iddiası kapsamında degerlendirilmesi uygun bulunmustur. Öte yandan basvurucunun, yargılamanın kanunda öngörülen sürede sonuçlanmadıgı iddiası ayrıca degerlendirilmistir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
a. Yargılamanın Sonucu Itibarıyla Adil Olmadıgı Iddiası 20. Anayasa`nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası söyledir: "Bireysel basvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz." 21.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun`un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası söyledir: "Mahkeme, ... açıkça dayanaktan yoksun basvuruların kabul edilemezligine karar verebilir."22.6216 sayılı Kanun`un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun basvuruların Mahkemece kabul edilemezligine karar verilebilecegi belirtilmistir. Anayasa`nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun basvurular kapsamında degerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara iliskin sikayetlerin bireysel basvuruda incelenemeyecegi kurala baglanmıstır. 23. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmıs maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin degerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyusmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması, bireysel basvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin
tespit ve sonuçlarının adaleti ve sagduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliginden bireysel basvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmis olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu sikayeti niteligindeki basvurular, bariz takdir hatası veya açık keyfilik bulunmadıkça Anayasa Mahkemesince incelenemez
24. Somut olayda basvurucu, murisi tarafından Istanbul 3. Icra Hukuk Mahkemesine yapılan sikayetin degerlendirilmesine iliskin süreçte Istanbul 2. Icra Müdürlügünün takipsizlik nedeniyle islemden kaldırılan E.2004/8172 sayılı takip dosyasında, anılan dosyayı takip yetkisi bulunmayan, takip dosyasının tarafı da olmayan, buna ragmen sahte ve geçersiz yetki belgesi düzenleyerek baska avukatlara yetki veren Avukat N.B. tarafından 4/5/2006 tarihinde sahte yenileme islemi yapıldıgını, hukuka aykırı olarak olusan bu durumdan dolayı ilgili icra dosyasında yapılan tüm islemlerin sikayet yoluyla iptali ile eski hale iadesini istedigini ancak Ilk Derece Mahkemesinin söz konusu hukuka aykırı durumun ortaya çıkmasına sebep olan kisilerin sorumluluguna iliskin devam eden yargılama süreçlerini dikkate almadan karar verdigini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildigini ileri sürmüstür. 25. Basvurucunun murisi tarafından açılan ve basvurucu tarafından devam ettirilen davada, Istanbul 3. Icra Hukuk Mahkemesi 30/12/2011 tarihli kararı ile basvurucunun murisince sunulan dava dilekçesinden anlasıldıgı üzere usulsüz olarak yapıldıgı iddia edilen yenileme isleminden davacının en geç 26/3/2010 tarihinde haberdar oldugunun kabulünün gerektigini, bu durumda sikayet tarihi olan
29/7/2010 itibarıyla 2004 sayılı Kanun`un 16. maddesinde Icra Dairesinin yaptıgı islemleri sikayet etmek için öngörülen yedi günlük sürenin geçtigini, ayrıca mevcut dava ile konusu aynı olan ve Istanbul 7. Icra Hukuk Mahkemesinde görülüp usulsüz oldugu iddia edilen islemlerde herhangi bir usulsüzlük bulunmadıgı yönünde sonuçlanan bir baska davanın daha oldugunun saptandıgını belirterek dosyanın esasına girmeden sikayetin reddine karar vermistir. Ilk Derece Mahkemesinin bu kararı, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 12/10/2012 tarihli ilamı ile onanmıs, aynı Daireye yapılan karar düzeltme istemi de 15/2/2013 tarihli ilamla reddedilmistir.
26. Mahkemenin gerekçesi ve basvurucunun iddialarının incelenmesi neticesinde iddiaların özününDerece Mahkemeleri tarafından delillerin degerlendirilmesinde ve hukuk kurallarının yorumlanmasında isabet olmadıgına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna iliskin oldugu,
Mahkemece tüm delillerin degerlendirilerek ilgili hukuk kuralları yorumlanmak suretiyle karar verildigi anlasılmaktadır.
27. Basvurucu, yargılama sürecinde karsı tarafın sundugu deliller ve görüslerden bilgi sahibi olamadıgına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanagı bulamadıgına, karsı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir sekilde itiraz etme fırsatı bulamadıgına ya da uyusmazlıgın çözüme kavusturulmasıyla ilgili iddialarının Derece Mahkemesi tarafından dinlenmedigine iliskin bir bilgi ya da kanıt sunmadıgı gibi Ilk Derece Mahkemesinin ve Yargıtayın kararlarında bariz takdir hatası veya açık keyfilik olusturan herhangi bir durum da tespit edilememistir.
28. Açıklanan nedenlerle basvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu sikayeti niteliginde oldugu, Derece Mahkemeleri kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermedigi anlasıldıgından basvurunun bu kısmının diger kabul edilebilirlik kosulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduguna karar verilmesi gerekir.
b. Yargılamanın Makul Sürede Sonuçlanmadıgı Iddiası 29. Basvurucunun yargılamanın uzunluguyla ilgili sikayeti açıkça dayanaktan yoksun olmadıgı gibi bu sikayet için diger kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu nedenle
basvurunun bu bölümüne iliskin olarak kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
30. Basvurucu, 29/7/2010 tarihinde Istanbul 3. icra Hukuk Mahkemesi nezdinde murisi tarafından sikayette bulunuldugunu, Mahkemenin sikayete iliskin kararını 30/12/2011 tarihinde verdigini, bu durumda sikayet tarihi ile karar tarihi arasında on yedi ay geçtigini, 2004 sayılı Kanun`un 18. maddesinde sikayetin on gün içinde sonuçlandırılacagının hüküm altına alındıgını, buna ragmen sikayetinin makul süre içinde sonuçlanmadıgını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildigini iddia etmistir.
31. Anayasa ve Avrupa Insan Hakları Sözlesmesi`nin (Sözlesme) ortak koruma alanı dısında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren basvurunun kabul edilebilir olduguna karar verilmesi mümkün olmayıp Mahkemesi (AIHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa`nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır.
Anayasa Mahkemesi de Anayasa`nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptıgı birçok kararında, ilgili hükmü Sözlesme`nin 6. maddesi ve AIHM içtihadı ısıgında yorumlamak suretiyle Sözlesme`nin lafzi içeriginde yer alan ve AIHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dahil edilen ilke ve haklara Anayasa`nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut basvurunun dayanagını olusturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dahil olup ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi oldugunu belirten Anayasa`nın 141. maddesinin de -Anayasa`nın bütünselligi ilkesi geregi- makul sürede yargılanma hakkının degerlendirilmesinde göz önünde
bulundurulması gerektigi açıktır (Güher Ergun ve digerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38,39). 32. Davanın karmasıklıgı, yargılamanın kaç dereceli oldugu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve basvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteligi gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadıgının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir.
33. Anayasa`nın 36. maddesi ve Sözlesme`nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere iliskin uyusmazlıkların makul sürede karara baglanması gerekmektedir. Basvuru konusu olayda Icra Hukuk Mahkemesinde, icra takip dosyasındaki iddia edilen usulsüz islemlerden dolayı yapılan bir sikayet incelemesinin söz konusu oldugu görüldügünden 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun`da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut
yargılama faaliyetinin medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduguna kusku yoktur.
.
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyusmazlıklara iliskin makul süre degerlendirmesinde sürenin baslangıcı kural olarak uyusmazlıgı karara baglayacak yargılama sürecinin isletilmeye baslandıgı - baska bir deyisle davanın ikame edildigi- tarih olup somut basvuru açısından bu tarih, 29/7/2010`dur.
35. Basvuruya konu sikayet davası, basvurucunun miras bırakanından intikalle takip etmekte oldugu bir uyusmazlıktır. Bu yönüyle makul süre degerlendirmesi bakımından dikkate alınacak sürenin baslangıç anı, mirasçının yargılamaya katıldıgı an degil; somut olayda muris açısından degerlendirmeye esas alınan sürenin baslangıç anıdır (Gülseren Gürdal ve digerleri, B. No:
36. Sürenin bitis tarihi ise çogu zaman icra asamasını da kapsayacak sekilde yargılamanın sona erme tarihidir (Güher Ergun ve digerleri, § 52). Ancak somut olayda basvurucu tarafından makul süre sikayetinin, Ilk Derece Mahkemesine sikayetin yapıldıgı tarih ile Mahkemenin sikayete iliskin kararını verdigi tarih arasında geçen süreye iliskin olarak belirtilmesi; basvurucunun makul sürede yargılama yapılmadıgı iddiası açısından yargılama süresinin bitis tarihinin 30/12/2011 olarak kabul edilmesini gerektirmistir.
37. 2004 sayılı Kanun`un 18, maddesinde icra ve iflas dairelerinin yaptıgı islemler hakkında kanuna aykırılıktan veya somut olaya uygun bulunmamaktan dolayı icra mahkemesine sikayette bulunulabilecegi hüküm altına alınmakla beraber aynı maddenin devamında icra mahkemesine arz edilen hususların ivedi islerden sayılacagı ve bu islerde basit yargılama usulü uygulanacagı belirtilmistir.
38. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun`un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk isleyen,daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve isler için kabul edilmis bir yargılama usulüdür (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772,7/11/2013, § 65).32. Davanın karmasıklıgı, yargılamanın kaç dereceli oldugu, tarafların ve ilgili makamların yargılama
sürecindeki tutumu ve basvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteligi gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadıgının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (Güher Ergun ve digerleri, §§ 41-45).
33. Anayasa`nın 36. maddesi ve Sözlesme`nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere iliskin uyusmazlıkların makul sürede karara baglanması gerekmektedir. Basvuru konusu olayda Icra Hukuk Mahkemesinde, icra takip dosyasındaki iddia edilen usulsüz islemlerden dolayı yapılan bir sikayet incelemesinin söz konusu oldugu görüldügünden 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun`da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somut yargılama faaliyetinin medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduguna kusku yoktur
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyusmazlıklara iliskin makul süre degerlendirmesinde sürenin baslangıcı kural olarak uyusmazlıgı karara baglayacak yargılama sürecinin isletilmeye baslandıgı -baska bir deyisle davanın ikame edildigi- tarih olup somut basvuru açısından bu tarih, 29/7/2010`dur.
35. Basvuruya konu sikayet davası, basvurucunun miras bırakanından intikalle takip etmekte oldugubir uyusmazlıktır. Bu yönüyle makul süre degerlendirmesi bakımından dikkate alınacak süreninbaslangıç anı, mirasçının yargılamaya katıldıgı an degil; somut olayda muris açısındandegerlendirmeye esas alınan sürenin baslangıç anıdır
36. Sürenin bitis tarihi ise çogu zaman icra asamasını da kapsayacak sekilde yargılamanın sona ermetarihidir (Güher Ergun ve digerleri, § 52). Ancak somut olayda basvurucu tarafından makul süresikayetinin, Ilk Derece Mahkemesine sikayetin yapıldıgı tarih ile Mahkemenin sikayete iliskin kararınıverdigi tarih arasında geçen süreye iliskin olarak belirtilmesi; basvurucunun makul sürede yargılamayapılmadıgı iddiası açısından yargılama süresinin bitis tarihinin 30/12/2011 olarak kabul edilmesinigerektirmistir.
37. 2004 sayılı Kanun`un 18, maddesinde icra ve iflas dairelerinin yaptıgı islemler hakkında kanunaaykırılıktan veya somut olaya uygun bulunmamaktan dolayı icra mahkemesine sikayettebulunulabilecegi hüküm altına alınmakla beraber aynı maddenin devamında icra mahkemesine arzedilen hususların ivedi islerden sayılacagı ve bu islerde basit yargılama usulü uygulanacagıbelirtilmistir.
38. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun`un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlardaaçıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk isleyen,daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava veisler için kabul edilmis bir yargılama usulüdür (Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772,7/11/2013, § 65).32. Davanın karmasıklıgı, yargılamanın kaç dereceli oldugu, tarafların ve ilgili makamların yargılamasürecindeki tutumu ve basvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteligi gibihususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadıgının tespitinde göz önünde bulundurulmasıgereken kriterlerdir (Güher Ergun ve digerleri, §§ 41-45).33. Anayasa`nın 36. maddesi ve Sözlesme`nin 6. maddesi uyarınca medeni hak ve yükümlülüklere
iliskin uyusmazlıkların makul sürede karara baglanması gerekmektedir. Basvuru konusu olayda IcraHukuk Mahkemesinde, icra takip dosyasındaki iddia edilen usulsüz islemlerden dolayı yapılan birsikayet incelemesinin söz konusu oldugu görüldügünden 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga HukukUsulü Muhakemeleri Kanunu ile 6100 sayılı Kanun`da yer alan usul hükümlerine göre yürütülen somutyargılama faaliyetinin medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduguna kusku yoktur
34. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyusmazlıklara iliskin makul süre degerlendirmesinde süreninbaslangıcı kural olarak uyusmazlıgı karara baglayacak yargılama sürecinin isletilmeye baslandıgı -baska bir deyisle davanın ikame edildigi- tarih olup somut basvuru açısından bu tarih, 29/7/2010`dur.
35. Basvuruya konu sikayet davası, basvurucunun miras bırakanından intikalle takip etmekte oldugubir uyusmazlıktır. Bu yönüyle makul süre degerlendirmesi bakımından dikkate alınacak süreninbaslangıç anı, mirasçının yargılamaya katıldıgı an degil; somut olayda muris açısındandegerlendirmeye esas alınan sürenin baslangıç anıdır
36. Sürenin bitis tarihi ise çogu zaman icra asamasını da kapsayacak sekilde yargılamanın sona ermetarihidir (Güher Ergun ve digerleri, § 52). Ancak somut olayda basvurucu tarafından makul süresikayetinin, Ilk Derece Mahkemesine sikayetin yapıldıgı tarih ile Mahkemenin sikayete iliskin kararınıverdigi tarih arasında geçen süreye iliskin olarak belirtilmesi; basvurucunun makul sürede yargılamayapılmadıgı iddiası açısından yargılama süresinin bitis tarihinin 30/12/2011 olarak kabul edilmesini 37. 2004 sayılı Kanun`un 18, maddesinde icra ve iflas dairelerinin yaptıgı islemler hakkında kanunaaykırılıktan veya somut olaya uygun bulunmamaktan dolayı icra mahkemesine sikayettebulunulabilecegi hüküm altına alınmakla beraber aynı maddenin devamında icra mahkemesine arzedilen hususların ivedi islerden sayılacagı ve bu islerde basit yargılama usulü uygulanacagı belirtilmistir.
38. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun`un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk isleyen,daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava veisler için kabul edilmis bir yargılama usulüdür 37. 2004 sayılı Kanun`un 18, maddesinde icra ve iflas dairelerinin yaptıgı islemler hakkında kanuna aykırılıktan veya somut olaya uygun bulunmamaktan dolayı icra mahkemesine sikayette bulunulabilecegi hüküm altına alınmakla beraber aynı maddenin devamında icra mahkemesine arz edilen hususların ivedi islerden sayılacagı ve bu islerde basit yargılama usulü uygulanacagı belirtilmistir.
38. Basit yargılama usulü, 6100 sayılı Kanun`un 316. maddesinde yer alan davalar ile kanunlarda açıkça belirtilen bazı davalarda uygulanan ve yazılı yargılama usulünden daha basit ve çabuk isleyen, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve isler için kabul edilmis bir yargılama usulüdür.39. 6100 sayılı Kanun`un 316. maddesi ve devamı maddelerinde yer alan bu usulde davalar, mahkemeye sunulan dilekçe ile açılmakta ve davalının dava dilekçesinin kendisine tebliginden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini mahkemeye sunması gerekmektedir. Bu süre bir defaya mahsus olmak üzere en fazla iki hafta uzatılabilmektedir. Basit yargılama usulünde cevaba cevap ve ikinci cevap asamaları bulunmamaktadır. Mahkemeler, 6100 sayılı Kanun`un 320. maddesine göre mümkünse tarafları durusmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir. Durusmalı yargılamada aynı maddeye göre mahkemelerin tahkikatı -ilk durusma hariç- kural olarak iki durusmada tamamlaması ve durusmalar arasındaki sürenin de bir aydan uzun olmaması gerekmektedir. Ancak istisnai hallerde ikiden fazla durusma yapılabilecegi gibi durusma araları da bir aydan fazla tutulabilmektedir.
40. Öte yandan 6100 sayılı Kanun`da yer alan basit usule iliskin bu düzenlemelerden baska kanun koyucu tarafından takip sürecinin alacaklı ve borçlunun hak ve menfaatlerini zedelemeden, bunlar arasındaki hassas dengeyi bozmadan hızlandırılması amacıyla 2004 sayılı Kanun`un 18. maddesinde, somut basvuruya konu yargılama yönünden uygulanabilecek ilave hükümler de bulunmaktadır. Anılan hükümlere göre icra mahkemesine sunulacak talep ve cevaplar, mahkemeye ifade zapt ettirmek suretiyle de yapılabilecek; aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, sikayet konusu islemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve durusma yapılmasına gerek olup olmadıgını takdir.edebilecek, durusma yapılmasını uygun gördügü takdirde ilgilileri en kısa zamanda durusmaya çagıracak, ilgililer gelmeseler bile gereken kararı verecektir. Ayrıca icra mahkemesi durusma yapılmayan islerde kararını on gün içinde verecek, durusmalar ancak zorunluluk hallerinde ve otuz günü geçmemek üzere ertelenebilecektir (bkz. § 15).
41. Takip hukukunda basvurulan sikayette davalı taraf yoktur. Çünkü sikayet eden kisi bir baskası ile uyusmazlık içinde degildir. Islemine karsı sikayet yoluna basvurulan icra dairesi veya islemde yararı bulunan kisiler taraf degildir. Bununla beraber sikayeti inceleyen tetkik mercii sikayet konusu islemi yapan icra organını veya islemle ilgili olan kisileri çagırıp dinleyebilir.
42. 2004 sayılı Kanun`da taraflar için belirtilen süreler kural olarak kesin ve hak düsürücü nitelikte olmasına ragmen aynı Kanun`da cebri icra organları için konulmus süreler hak düsürücü nitelikte degildir. Icra ve iflas dairelerinin yaptıgı islemlerden dolayı sikayet yoluna basvurulması halinde, sikayetin sonuçlandırılması için öngörülen on günlük süre de cebri icra organlarına yönelik sürelerden oldugundan düzenleyici nitelikte olup icra mahkemesince bu sürede dava sonuçlandırılmasa bile daha sonra verilen kararların geçerli oldugunda süphe yoktur. Düzenleyici nitelikte olan bu sürelerin,yargılama sırasında yapılması gereken usulü islemlerin tamamlanabilmesi nedeniyle asılabilmesi de mümkündür.
43. Bununla birlikte kanun koyucunun iradesi dikkate alındıgında 2004 sayılı Kanun`da, sikayet incelemesinin durusmasız islerde on günde sonuçlandırılmasına iliskin hükmün, bu incelemelerin mümkün olan en kısa süre içinde neticelenmesini hedefledigi görülmektedir. Ayrıca icra ve iflas dairelerinin yaptıgı islemlere karsı yapılan sikayetlerde bireylerin sürecin kısa sürede tamamlanmasındaki kisisel yararı göz önüne alındıgında bu sikayetlere iliskin süreçlerin süre yönünden diger davalarla aynı nitelikte oldugu da söylenemez.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle; A. Basvurucunun,
1. Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadıgı yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDILEMEZ OLDUGUNA, 2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildigi yönündeki iddiasının KABUL EDILEBILIR
OLDUGUNA, B. Anayasa`nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının IHLAL EDILDIGINE, C. Basvurucuya net 750 TL manevi TAZMINAT ÖDENMESINE, tazminata iliskin diger taleplerin REDDINE, D. 198,35 TL harçtan olusan yargılama giderinin BASVURUCUYA ÖDENMESINE, E. Ödemelerin, kararın tebligini takiben basvurucunun Maliye Bakanlıgına basvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde bu sürenin sona erdigi tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına 4/11/2015 tarihinde OYBIRLIGIYLE karar verildi.