Ankara 10. İdare Mahkemesi
Esas No : 2006 / 3106
Karar No : 2009 / 3385
Karar Tarihi : 24.12.2009
ÖZÜ : İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren ilkelerden birisi hizmet kusurudur. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya işleyişindeki bozukluk, aksaklıl veya boşluk olarak tanımlanabilecek hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve bu nedenle doğar zararın idarece tazmin edilmesini gerektirmektedir.
İstemin Özeti: Ankara 10. İdare Mahkemesi`nin 17.5.2006 günlü, E:2006/1226, K:2006/1451 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi ... Düşüncesi:
Uğranılan zararın idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı sonucuna varıldığından, temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı ... Düşüncesi:
Danıştay Onuncu Dairesinin 6.2.2003 tarihli ve E:2001/351 K:2003/432 sayılı bozma kararının dayandığı hukuki ve yasal nedenlerle temyiz isteminin reddi ile İdare Mahkemesince verilen ısrar kararının onanması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu`nca dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR : Dava; davacıların oğlu ve kardeşi ... `in Ankara-Ayaş Cezaevinde hükümlü iken çalışmak için gittiği tarla civarındaki gölette boğularak hayatını kaybetmesi nedeniyle olayda idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle destekten yoksun kalınması nedeniyle uğranıldığı öne sürülen toplam 4.750.000.000. TL maddi ve 3.500.000.000. TL manevi zararın yasal faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılmıştır.
Ankara 10. İdare Mahkemesi 28.9.2000 günlü, E: 1999/1060, K:2000/934 sayılı kararıyla; davacıların yakını ...`in Ankara-Ayaş Cezaevinde bir suçtan dolayı almış olduğu cezasının infazı sırasında 15.8.1998 tarihinde sebzecilik ve meyvecilik işkolunda bulunan hükümlülerle birlikte infaz ve koruma memuru nezaretinde tarlada çalışmak üzere gittiği yerin civarında bulunan gölete serinlemek için girdiği, ancak yüzme bilmediğinden boğularak ölmesi nedeniyle ölüm olayının meydana gelmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla toplam 8.250.000.000 lira maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bu davanın açıldığı, olayda mahkumun gözetiminden sorumlu olan idare ajanının gerekli gözetim ve denetimi yapmaması nedeniyle idarenin hizmet kusuru bulunduğu, bu nedenle Mahkemelerince yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda belirlenen 4.750.000.000. lira maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte, takdiren 1.500.000.000. lira manevi tazminatın ise faiz uygulanmaksızın davacılara ödenmesine ve fazlaya ilişkin manevi tazminat yönünden ise davanın reddine karar vermiştir.
Anılan karar, Danıştay Onuncu Dairesinin 16.11.2005 günlü, E:2003/3631, K:2005/6876 sayılı kararıyla; davacıların oğlu ve kardeşleri ...`in Ankara-Ayaş cezaevinde hükümlü olarak bulunduğu sırada tarlada çalıştırılmak üzere götürülecek hükümlüler arasına gönüllü olarak katılmak istemesi üzerine, diğer hükümlülerle birlikte Ilıca Köyü yakınlarında bulunan tarlaya görevli infaz ve koruma memuru nezaretinde çalışmak üzere gittiği, hükümlülerin bir süre çalıştıktan sonra gidilen yerde bulunan gölete girmek için infaz koruma memurundan izin istedikleri, infaz koruma memurunun ise özellikle yüzme bilenlerin gölete girmelerine izin verdiği, davacıların yakınının ise yüzme bilmemesine karşın ısrarlı davranışları sonucu gölete girdiği ve yüzme bilmediği için boğulduğu, davalı idare ajanı olan infaz koruma memuru hakkında görevi ihmal nedeniyle ceza mahkemesinde açılan davada beraat kararı verildiğinin anlaşıldığı; buna göre, davalı idare ajanı tarafından yüzme bilmeyenlerin gölete girmemesi konusunda yapılan uyarılara rağmen yüzme bilmediği halde gölete girerek boğulan davacılar yakınının olayda kusurlu davrandığının açık olduğu, doğduğu iddia edilen zararın, zarar görenin kusurlu hareketi sonucu meydana gelmesi halinde zararla idare arasındaki ilişki kesileceğinden dava konusu olayda idarenin kusurlu tutulmasına olanak bulunmadığı; bu durumda, idare mahkemesince davalı idarenin dava konusu olayda hizmet kusuru bulunmadığı dikkate alınarak bir karar verilmesi gerekirken, hizmet kusurundan bahisle maddi ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ve davanın kısmen reddi yolunda karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de; İdare Mahkemesi bozma kararına uymayarak tazminat isteminin kısmen kabulü yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.
Davalı idare, Ankara 10. İdare Mahkemesinin 17.5.2006 günlü, E:2006/1226, K:2006/1451 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.
Anayasa`nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren ilkelerden birisi hizmet kusurudur. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya işleyişindeki bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilecek hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve bu nedenle doğan zararın idarece tazmin edilmesini gerektirmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacıların oğlu ve kardeşi ...`in Ankara-Ayaş Cezaevi`nde hükümlü iken çalıştırılmak üzere diğer hükümlülerle birlikte Ilıca Köyü yakınlarında bulunan tarlaya, görevli infaz ve koruma memuru nezaretinde gittiği, çalışma sonrası hükümlülerin gidilen yer civarında bulunan gölete girmek için infaz ve koruma memurundan izin istedikleri, memurun sadece yüzme bilenlere izin verdiği, davacıların yakınının ise yüzme bilmemesine karşın gölete girdiği ve boğularak öldüğü, davalı idare ajanı olan infaz ve koruma memuru hakkında "görevi ihmal" suçundan açılan davada beraat kararı verilmiş ise de; kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 11.2.2000 günlü, E:2000/573, K:2000/714 sayılı kararı ile, Ayaş Açık Cezaevi infaz koruma memuru olan sanığın, tarladaki çalışmalar bittikten sonra hükümlüleri doğrudan cezaevine getirmesi gerekirken, istekleri üzerine yüzme bilenleri gölete götürme biçimindeki eyleminin Türk Ceza Kanunu`nun 240. maddesinde düzenlenen görevde yetkiyi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, genel kasıtla işlenebilen suçta özel kasıt arayan gerekçeye dayanılarak verilen beraat kararının yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmuş ve bu karara uyan Ayaş Asliye Ceza Mahkemesi 23.5.2000 günlü, E:2000/25, K:2000/39 sayılı kararı ile sanığın 10 ay hapis ve 1.266. lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, hapis cezasının para cezasına çevrilmesine ve ertelenmesine karar vermiştir. Diğer yandan, anılan kararın temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesi`nin 3.12.2001 günlü, E:2001/15467, K:2001/15708 sayılı kararıyla, atılı suçun 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanun kapsamında kalacağı göz önünde tutularak sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş ve yargılama sürecinin sonunda Ayaş Asliye Ceza Mahkemesinin 20.2.2009 günlü, E:2009/8, K:2009/13 sayılı kararıyla, davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bu durumda, olayın oluş biçimi, infaz ve koruma memurunun tarladaki çalışma sonrasında hükümlüleri gölete götürme eylemi, bu eylemle ilgili olarak ceza yargılaması aşamasındaki değerlendirme birlikte incelendiğinde, infaz ve koruma memurunun gerekli gözetim ve denetim görevini yerine getirmediği sonucuna varılmakta olup, hizmet kusuru nedeniyle uğranılan zararın tazmin edilmesi gerektiğine ilişkin İdare Mahkemesince verilen karar usul ve hukuka uygun bulunmaktadır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerde, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Ankara 10. İdare Mahkemesinin 17.5.2006 günlü, E:2006/1226, K:2006/1451 sayılı kararının onanmasına, 24.12.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat