Loading...
02.08.2022

İcranın Geri Bırakılması

T.C. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 
E. 2011/25570
K. 2012/11155
T. 5.4.2012

ÖZET: Dava, çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlunun, takibin işlemsiz bırakılması nedeniyle zamanaşımı oluştuğunu belirterek icranın geri bırakılması istemidir. Çekte keşide yerinin D.BAKIR şeklinde yazıldığı, dolayısıyla çek vasfı bulunmadığı görülmektedir. Bu belge on yıllık zamanaşımına tabidir. Zamanaşımı itirazı reddedilmelidir. Ayrıca borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında, alacaklı bu davaya katımlı ve alacak iddiasını ileri sürmüş ise borçlunun açtığı menfi tespit davası da zamanaşımını keser. Sözkonusu davanın zamanaşımını kesecek nitelikte olup olmadığı araştırılmadan sonuca gidilmesi de doğru değildir.

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Alacaklı vekili tarafından başlatılan çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlunun, takibin işlemsiz bırakılması nedeniyle zamanaşımı oluştuğunu belirterek icranın geri bırakılması istemi ile icra mahkemesine başvurduğu,mahkemece,itirazın kabul edilerek İİK ’nun 71/2.maddesi gereğince icranın geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

TTK’nun 692/5.maddesine göre çekin, kambiyo senedi vasfını taşıyabilmesi için,keşide yeri unsuruna ihtiva etmesi gereklidir.Aynı kanunun 708.maddesi gereğince ,ibraz süresi çekin keşide edildiği yere göre belirleneceğinden keşide yerini , hiç bir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık olarak gösterilmesine gerekir.Aksi takdirde senedin çek vasfında olduğunun kabulü yasal açıdan mümkün değildir .14/12/1992 günlü ve 1991/1-1992/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere,kısaltılmış olarak yazılan keşide yerinin yukarıda yazılı ilkeye uygun bulunmaması halinde , takip dayanağı belge çek niteliğinde kabul edilemez.

Somut olayda, takip dayanağı çekte keşide yerinin içtihadı birleştirme kararında belirtilen kurala aykırı olarak D.BAKIR şeklinde yazıldığı, dolayısıyla çek vasfı bulunmadığı görülmektedir.

Bu durumda, kambiyo senedi niteliği taşımayan dayanak belge çek niteliğinde olmayıp, adi havale hükmünde olduğundan mücerret borç ikrarı taşımayan bu belge Borçlar Kanunun 125.maddesinde düzenlenen on yıllık zamanaşımına tabidir.

O halde, mahkemece, çek vasfı bulunmayan dayanak belge yönünden genel zamanaşımı kuralının uygulanması gerektiğini hususu göz ardı edilerek zamanaşımı itirazının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir

Diğer yandan;

Borçlar Kanunun 133.maddesine nazaran daha özel nitelikte bulunan ve TTK’nun 730/18.maddesi gereğince çekler hakkında da uygulanması gereken aynı kanunun 662.maddesinde zamanaşımını kesen sebepler “dava açılması ,takip talebinde bulunması ,davanın edilmesi veya alacağın iflas masasına bildirilmesi” şeklinde sınırlı olarak sayılmıştır. Yine ,TTK’nun 730/18.maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı kanunun 663/2.maddesi gereğince zamanaşımı kesilince son işlem terinden itibaren müddeti aynı olan yeni bir zamanaşımı işlemeye başlar. Ayrıca, alacaklının, takibin devamını sağlayıcı nitelikte her takip işlemi ile de zamanaşımı kesilir ve yeni bir süre işlemeye başlar.

TTK’nun 662.maddesinde, mücerret dava açılmasından söz edilmiş, bu davanın kimin tarafından açılacak bir dava olduğu hususunda açıklık getirilmemişse de, zamanaşımını keseceği belirtilen dava alacaklının açacağı davalardır. Ancak; borçlu tarafından açılan menfi tespit davasında, alacaklı bu davaya katımlı ve alacak iddiasını ileri sürmüş ise borçlunun açtığı menfi tespit davası da zamanaşımını keser. Menfi tespit davası sonuçlanıp kesinleşinceye kadar zamanaşımı işlemez.

Somut olayda, alacaklı borçlu tarafından Diyarbakır 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/243 Esas sayılı dosyası ile menfi tespit davası açıldığını belirttiği halde, sözkonusu davanın yukarda açıklanan kurallar doğrultusunda zamanaşımını kesecek nitelikte olup olmadığı araştırılmadan sonuca gidilmesi de doğru değildir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HMUK.’nun 428.maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 05.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.