Loading...
31.03.2022

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Açık Hüküm Sebebiyle Tüketici Mahkemesinin, Uyuşmazlığın Esasıyla İlgili Karar Verme Yetkisi Bulunmamaktadır



T.C.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi

E: 2016/5614 K: 2016/14133 K.T.: 02.06.2016

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR : Davacı banka, davalının kullandığı tüketici kredisi borcunu ödemediğinden 2.096,56 TL alacağın tahsili için yapılan icra takibine 1.200,00 TL’lik kısmı hariç 896,56 TL’lik kısmına itiraz ettiğini, bu kısım yönünden takibin durduğunu ileri sürerek, vaki itirazın iptali ile takibin devamın ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiştir. Davalıya, dava dilekçesi tebliğ edilmemiştir.

Mahkemece, 6502 Sayılı Kanun’un 68. Maddesi uyarınca 896,56 TL’lik uyuşmazlık miktarı sebebiyle Tüketici Hakem Heyetine başvuru zorunluluğun bulunduğundan dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir. Dava, itirazın iptali istemine dair olup, taraflar arasında tüketici kredisi sözleşmesi bulunduğu sabit olup, davacı banka tarafından 896,56 TL‘lik kredi borcunun tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, miktar sebebiyle Tüketici Hakem Heyetinin görev alanına giren bir uyuşmazlıkla ilgili olarak hakem heyetine müracaat etmeksizin icra takibi yapılıp yapılamayacağı hususundadır.

Dava tarihinde yürürlükte olan 6502 Sayılı Kanun’un 68. maddesinin beşinci fıkrasıyla, değeri 3.300,00 TL nin altında bulunan uyuşmazlıklarda Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Somut olayda, uyuşmazlık konusu alacak 896,56 TL olduğuna göre, davacının icra takibi yapmadan önce tüketici sorunları hakem heyetine müracaatı zorunludur. Uyuşmazlığın, değer itibariyle tüketici hakem heyetinin görev alanına girmesine rağmen tüketici hakem heyetine müracaat etmeksizin icra takibi yapılması ve icra takibine itiraz edilmesi halinde itirazın iptali isteminin nereden isteneceği hususunda, 28.05.2014 tarihinden önce yürürlükte bulunan 4077 Sayılı Kanunda ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Kanunda özel bir düzenleme yapılmamıştır.

Doktrinde bir kısım yazarlar tarafından, uyuşmazlığın değeri itibariyle tüketici hakem heyetinin görev alanına girmesine rağmen tüketici hakem heyetine müracaat etmeksizin icra takibi yapılması ve icra takibine itiraz edilmesi halinde itirazın iptali istemlerinin tüketici hakem heyeti tarafından incelenmesi gerektiği ileri sürülmektedir. Ancak, bu konuda sağlıklı bir sonuca ulaşabilmek için itirazın iptali davasının düzenlendiği yasa maddelerinin ve tüketici hakem heyetinin niteliğine dair yüksek yargı kararlarının incelenmesi gerekir.

İtirazın iptali davası, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunun 67.maddesinde düzenlenmiştir. İcra ve İflas Kanunun 67.maddesine göre; takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Yasadaki bu açık hüküm sebebiyle itirazın iptali ancak mahkemeden istenebilir. İtirazın iptaline dair istem hakkında karar verme yetkisi mahkemede olduğuna göre, tüketici hakem heyetinin mahkeme niteliğinde olup olmadığının tartışılması gerekir.

Anayasa Mahkemesi’nin 31/05/2007 tarih ve 2007/53 esas, 2007/61 karar sayılı kararı ile; yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanacak olan bir merciin mahkeme olarak kabul edilmesi için kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin yasayla itirazı düzenlenmesi, karar organlarının hakimlerden teşekkül etmesi, yargılama tekniklerini uygulayarak ve genelde dava yolu ile uyuşmazlıkları ve anlaşmazlıkları çözümlemekle görevli olması, görev yapan üyelerin atanmalarının, hak ve ödevlerinin, emekliye ayrılmalarının, Anayasa’nın öngördüğü mahkemelerin bağımsızlığı ve hakim teminatı esaslarına göre düzenlenmiş olması ve Anayasa’da sayılan ve başında bir yüksek mahkemenin bulunduğu yargı düzenlerinden birinde yer almasının gerekli olduğu, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin ise, 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un değişik 22. maddesine göre, illerde … Müdürü veya görevlendireceği bir memur, ilçelerde kaymakam veya görevlendireceği bir memur başkanlığında, belediye, baro, ticaret ve sanayi odası ile esnaf ve sanatkar odası ve tüketici örgütlerinden seçilerek görevlendirilecek beş kişiden oluştuğu, Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin, yargı organlarının ve mensuplarının Anayasa’da belirtilen niteliklerine sahip olmadığı gerekçesiyle “mahkeme” niteliği taşımadığına karar verilmiştir. Buna göre, tüketici sorunları hakem heyeti “mahkeme” niteliğinde değildir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, icra müdürlüğüne müracaat edildiği tarihte yürürlükte olan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 68.maddesinde belirlenen miktarın altında kalan uyuşmazlıklar için, dava açılmadan önce tüketici hakem heyetine müracaat edilmesi zorunludur.Hakem heyetine bu müracat zorunluluğu gerek tüketici gerekse satıcı-sağlayıcı açısından getirilmiştir.

6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 70/2.maddesinde, il ve ilçe tüketici hakem heyetlerinin verdiği kararların tarafları bağlayacağı ve İcra ve İflas Kanunu’nun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlere göre yerine getirileceği hükme bağlanmıştır.

O halde, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 68.maddesindeki açık hüküm sebebiyle tüketici mahkemesinin, uyuşmazlığın esasıyla ilgili karar verme yetkisi bulunmamaktadır.Mahkemece de, miktar itibariyle uyuşmazlığı çözme görevinin Tüketici Hakem Heyetinde olduğu gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığına göre, halen yürürlükte bulunan 1086 Sayılı HMUK’un 427/6. maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin REDDİNE, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 02/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.