(2004 S. K. m. 72, 89) (6100 S. K. m. 353)
Yukarıda yazılı ilk derece mahkemesi kararma karşı, istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine yapılan inceleme sonucunda:
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı, dava dilekçesinde özetle: davalı şirketin dava dışı borçlular M. B. ve H. Ö. aleyhine İstanbul 18. İcra Müdürlüğünün 2012/1990 esas sayılı dosyasında başlattığı takip sırasında adına İİK 89. Maddesi uyarınca birinci, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini ve bu ihbarnamelerin kendisi tarafından tebliğ alındığını, ancak birinci haciz ihbarnamesi kendisine ulaşınca davalı vekilini arayarak borçla bir ilgisinin olmadığını belirtiğini, onun da kendisine yapılan bu işlemlerin usulü işlemler olduğunu, herhangi bir hukuki sorumluluğu olmadığını bildirmesi nedeniyle bu ihbarnameyi ve diğer ihbarnameleri önemsemediği ve gerekli itirazlarda bulunmadığını, ancak sözkonusu icra doyasında kesinleşen icra takibi sebebiyle borçluların kendisinden hak ve alacakları varmış gibi kabul edilerek çalışmakta olduğu, şirkete maaş haciz yazısı gönderilip, aylık maaş ve ücretinin 1/4 nün haczi ile işten ayrılması halinde işçilik hak ve alacakları ile kıdem ve diğer tazminat alacakları ve emeklilik ikramiyesi üzerine haciz kararı verildiğini ve haciz işlemi başlatıldığını, oysa kendisinin borçlu M. B.`un kardeşi olmasından başka söz konusu alacak ve borçla ilgili hiç bir ilgisinin bulunmadığını, işin bu aşamaya gelmesinin nedeninin davalı vekilinin kendisini yanıltması olduğunu belirterek: yapılan icra takibi nedeniyle ödemesi gereken herhangi bir borcu olmadığının tespitini ve aleyhine konulan haczin kaldırılmasına karar serilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya İstanbul 18. İcra müdürlüğünün 2012 19940 esas sayılı takip dosyasında İİK 89. maddesi uyarınca haciz ihbarnameleri gönderildiğini, bu ihbarnamelerin usulüne uygun şekilde davacıya tebliğ edilmesine rağmen süresi içerisinde itirazda bulunmadığını ve davacının bu nedenle İİK 89 maddesi uyarınca borçlu hale getirildiğini belirterek İİK 89. maddesi uyarınca menfi tespit davası açmak için gerekli olan 15 günlük hak düşümü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın görev, süre ve husumet yönünden reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece: davanın İİK 72. Maddesinde düzenlenen menfi tespit davası olduğu, davacıya İİK 89. Maddesi uyarınca; birinci, ikinci ve üçüncü haciz ihbarnamelerinin gönderildiği, davacının hukuki bilgi yetersizliği ve iyi niyetli olmasından dolayı üçüne de itiraz etmediği ve söz konusu dosyada borçlu konumuna getirildiği, çalıştığı iş yerindeki maaşına işçilik hak ve alacakları ile kıdem tazminatı ve emekli ikramiyesi üzerine hacız konulduğu, bu nedenle davayı üçüncü ihbarnamenin tebliğinden itibaren 15 gün içinde dava açılmaması nedeniyle, davanın reddedilmesi gerektiği yönündeki davalı beyanlarının isabetli olmadığı; İİK 89/5 kapsamında üçüncü kişilere gönderilecek haciz ihbarnameleri noktasında üçüncü şahıs "kusuru olmaksızın" bir mani sebeple müddeti içinde haciz ihbarnamesine itiraz etmediği takdirde 65.madde hükmü uygulanır. Her halde üçüncü şahıs borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın veya teslim ettiği malın iadesini isteyebilir" hükmü gereğince kusursuz davacının 15 günlük hak düşürücü süreden sonrada dava açılabileceği gönderilen haciz ihbarnamesinde davacının borçlu olduğuna dair hiç bir delil ve emare bulunmadığı anlaşıldığından davacının 89/1 haciz ihtarnamesine süresi içerisinde itiraz etmemesinin onu borçlu duruma düşürmeyeceği, davanın 15.04.2016 tarihinde açıldığı, haciz tebligatının ise 04.04.2016 tarihinde yazıldığı, dolayısıyla davanın süresi içerisinde açıldığı, takip borçlusu M. B. a borçlu olduğu ispatlanamayan davacının İİK 89 maddesi kapsamında davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığı görüşünden hareketle davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
İstinaf nedenleri; İİK 89. Maddesi uyarınca usulüne uygun şekilde gönderilip tebliğ edilen ihbarnamelere cevap vermeyen ve itiraz etmeyen davacının borçlu hale geldiği; davanın İİK 89/3 maddesi hükümleri uyarınca açılmış menfi tespit davası olduğu, hak düşümü sürenin geçtiği, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğuna ilişkindir.
Mahkemece, davanın İİK 72. maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davası olduğu kabul edilmiş ise de: İİK "2. maddesinde düzenlenen menfi tespit davası takıp borçlusunun takip alacaklısına karşı açacağı bir dava türüdür. Somut olayda davacı takip borçlusu olmadığından belirtilen kanun hükmünün uygulanması mümkün değildir. Davacı, üçüncü kişi olup, açmış olduğu davanın İİK 89. maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davası olduğu hususunda duraksamamak gerekir. Bu durumda uyuşmazlığın İİK 89. Madde hükümleri uyarınca çözüme kavuşturulması gerekir.
Somut olayda 15 günlük hak düşürücü sürenin geçirildiği, davacı tarafında kabulündedir. Ancak davacı dava dilekçesinde, davalı tarafın vekili tarafından kendisinin yanıltıldığını, ileri sürmektedir. Bu durumda İİK 89/5 fıkrasına göre; herhalde üçüncü şahıs borçlu ile kötü niyetli alacaklıya karşı dava açarak ödemek zorunda kaldığı paranın ve teslim ettiği malın iadesini isteyebilir. Davacı çalıştığı iş yerindeki maaşına, işçilik hak ve alacakları ile kıdem tazminatı ve emekli ikramiyesi üzerine haciz konulduğunu ileri sürmektedir. Ancak ödemek zorunda kaldığı bir miktar olduğu, maaş veya ücretinden kesinti yapılıp yapılmadığı dosya kapsamından anlaşılamadığı gibi uyap üzerinden getirilen takip dosyasından da anlaşılamamaktadır. Bu durumda mahkemece, davacıyı çalıştıran kurum veya işveren tarafından maaş veya ücretinden kesinti yapılıp yapılmadığı icra dosyasına herhangi bir ödemede bulunulup bulunmadığı araştırılıp belirlenmeli ve sonucuna göre; davanın aynı zamanda istirdat davası olduğu sonucuna varılır ise; sadece bu tür davalar için hak düşürücü bir sürenin düzenlenmemiş olduğu düşünülmeli, ondan sonra uyuşmazlık hakkında bir karar verilmelidir.
Açıklanan şekilde araştırma ve inceleme yapılmadan davanın kabulüne karar verilmesi HMK. m. 353/1-a/6 hükmü kapsamında değerlendirilmiş ve aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçe uyarınca:
1- Davalı vekilinin istinaf isteminin açıklanan nedenle KABULÜNE, İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.02.2017 gün 2016/173-2017/57 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2- Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde inceleme ve değerlendirme yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3- Davalı tarafından peşin olarak yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde davalıya İADESİNE,
4- Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle davacı yararına avukatlık ücreti takdirine YER OLMADIĞINA.
HMK. m. 353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi. 19.10.2017
Baytok Hukuk Bürosu olarak web sitemizi geliştirmek, kullanışlı, etkili ve güvenli hale getirmek amacıyla çerezler (cookie) kullanıyoruz. Sitemizde gezinmeye devam etmeniz halinde cihazınızdaki çerezlere erişebileceğimizi de kabul ediyorsunuz. Ayrıntılı bilgiye ve çerezleri engelleme yöntemlerine Çerez Politikası’dan ulaşabilirsiniz.
Kabul et ve Kapat