Loading...
23.08.2022

Kısmi Ödemenin Öncelikle Faiz Ve Masraflardan Mahsubu Gereği

T.C. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 
E. 2017/10340
K. 2017/4641
T. 30.3.2017

ÖZET : Dava; takibin iptali istemine ilişkindir. Borçlu takip tarihinden sonra dayanak ilamdaki asıl ve feri alacak kalemlerini İcra Müdürlüğü`nün dosyasında ödediğini iddia etmekte alacaklı ise iş bu dosyaya borçlu tarafça hataen fazla ödeme yapıldığını, borçlunun hatasının aleyhine kullanılmadığını ve şikayet dosyasında bakiye alacak yönünden takibe devam ettiklerini beyan etmek suretiyle ödemeyi kabul etmektedir. Bu halde, icra emri tebliğinden sonra, tahakkuk eden ödeme isteklerinin İİK`nun 33/2 maddesi gereği süresiz itiraz konusu edilebileceği düşünülerek işin esasının incelenmesi gerekirken Mahkemece ödeme iddiasının süre yönünden reddi doğru olmamıştır.

7201 Sayılı Tebligat Kanunu`nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Kanun`un 3. maddesiyle eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır. Takip dosyasında, borçlunun bilinen en son adresine tebligat yapılmadan doğrudan tebliğ mazbatası üzerine “mernis adresi” şerhi düşülerek 7201 Sayılı TK.nun 21/1 maddesine göre yapılan tebliğ işlemi usulsüz olup Mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmesi de hatalı olmuştur.

Mahkemece yapılacak iş; borçlu tarafından İcra Müdürlüğü`nün dosyasına yapılan ve alacaklının da kabulünde olan fazla ödeme miktarını tereddütsüz olarak belirlemek ve dayanak ilamda belirlenen asıl alacak kalemlerine işleyen faiz miktarı ödeme tarihleri itibarıyla belirlendikten sonra toplam alacak miktarının hesaplanması ve yukarda belirlenen kurallar ışığında; TBK 100 ( BK`nun 84. ) maddesi uyarınca, İİK`nun 33. maddesi kapsamında kalan kısmi ödemenin öncelikle faiz ve masraflardan, geriye kalan paranın ise asıl alacaktan mahsup edilmesi için yeni bir bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

DAVA : Taraflar arasında görülen ve yukarda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Borçlu vekili, icra emri tebliğinin usulsüz olduğunu, dayanak ilama konu olan borcu İcra Müdürlüğü`nün 2010/14553 Esas sayılı takip dosyasına ödemiş olduğunu, ayrıca şikayete konu icra emrinde dayanak ilam kesinleşme tarihi yerine dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hatalı olduğunu belirterek takibin iptalini istemiştir. Mahkeme`ce, faiz dışındaki diğer itirazların süre yönünden reddine, faiz alacak kaleminin hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda düzeltilmesine karar verilmiştir. Hüküm borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- ) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre,borçlu vekilinin aşağıdaki bentlerin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- ) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu`nun 100 ( 818 Sayılı B.K`nun 84. )maddesinde kısmi ödemelerin öncelikle faizden ve masraftan mahsup edileceği hükmüne yer verilmiştir. Başka bir anlatımla kısmi ödemelerin öncelikle fer`i alacaklardan mahsup edileceği kuralı bulunmaktadır.

Somut olayda; borçlu takip tarihinden sonra dayanak ilamdaki asıl ve feri alacak kalemlerini İcra Müdürlüğü`nün 2010/14553 Esas sayılı dosyasında ödediğini iddia etmekte alacaklı ise iş bu dosyaya borçlu tarafça hataen fazla ödeme yapıldığını, borçlunun hatasının aleyhine kullanılmadığını ve şikayet dosyasında bakiye alacak yönünden takibe devam ettiklerini beyan etmek suretiyle ödemeyi kabul etmektedir. Bu halde, icra emri tebliğinden sonra, tahakkuk eden ödeme isteklerinin İİK`nun 33/2 maddesi gereği süresiz itiraz konusu edilebileceği düşünülerek işin esasının incelenmesi gerekirken Mahkemece ödeme iddiasının süre yönünden reddi doğru olmamıştır.

Kaldı ki, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu`nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 Sayılı Kanun`un 3. maddesiyle eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise, bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır. Takip dosyasında, borçlunun bilinen en son adresine tebligat yapılmadan doğrudan tebliğ mazbatası üzerine “mernis adresi” şerhi düşülerek 7201 Sayılı TK.nun 21/1 maddesine göre yapılan tebliğ işlemi usulsüz olup Mahkemenin aksi yöndeki değerlendirmesi de hatalı olmuştur.

Bu halde, Mahkemece yapılacak iş; borçlu tarafından İcra Müdürlüğü`nün 2010/14553 Esas sayılı dosyasına yapılan ve alacaklının da kabulünde olan fazla ödeme miktarını tereddütsüz olarak belirlemek ve dayanak ilamda belirlenen asıl alacak kalemlerine işleyen faiz miktarı ödeme tarihleri itibarıyla belirlendikten sonra toplam alacak miktarının hesaplanması ve yukarda belirlenen kurallar ışığında; TBK 100 ( BK`nun 84. ) maddesi uyarınca, İİK`nun 33. maddesi kapsamında kalan kısmi ödemenin öncelikle faiz ve masraflardan, geriye kalan paranın ise asıl alacaktan mahsup edilmesi için yeni bir bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle borçlu vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2. ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK`nun 366 ve 6100 Sayılı HMK`nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK`nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK`nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 30.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.